Çünkü vaktimiz yoktu. Nedense hep bir yerlere yetişmek ister gibiydik. Bazı metinleri en kısa yoldan okuyup bitirmek zorundaydık. Bir romanın kısa özetini alelacele okuyup, diğerine geçiyorduk. Aslında, vakit konusunu da pek anlayamadığımı söyleyebilirim. Vaktimizin olmadığı, pek doğru değildi. Çünkü bir yandan da, boş vakitlerimizi dolduramadığımız için sıkıntıdan patlıyorduk. Dünyanın en zor sorusu şuydu: “Boş zamanlarınızda ne yapıyorsunuz? “ Benim cevabım netti: “Sıkılıyorum ve yapacak şey bulamıyorum.”
"İnsanların ilişki kurmak yerine iletişim kurmaları çağımızın vebası... Kendilerini atasözlerini aktarma memuru yapmışlar. Bu görev herkes tarafından öyle benimsenmiş ki, ne deseniz önemli sanılıyor. Yeter ki, altında meşhur bir insanın ismi olsun. Geçen gün Facebook sayfama, "Sarı sarıdır, kırmızı da kırmızı!" yazdım. Altına da Picasso'nun imzasını yapıştırdım. İki gün içinde bin beş yüz beğeni aldı. Ah, Salakbook arkadaşlarım benim!"