Semaver bir şifahaneye, dertlilere şifa veren bir manevi çeşmeye benzetilir. Semaver sohbetlerinde üç ana unsur: sâki, gazelhan ve muhibbandır. Bu sohbetlerde çaya "küçük derviş" denir. Semaverin ise bağrı, ateşte yanar. Musluğundan akan sular ve çaylar; yaşlar, kanlı yaşlardır.
Sohbetlerde küçük çay bardakları kullanılır ve sessizliğin bozulmaması için çay kaşığı kullanılmaz, çaylar sert şekerle kıtlama olarak içilir. Sessizlik içinde yudumlanan çay ( mey), insanı başka alemlere taşır. ...
Yalnızlığa Dair
Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla
Yaşlanmak hoş değil duvarlara baka baka.
Bir dost göz arayışıyla,
Saat tıkırtısıyla...
Korkmam, geçinir gideriz biz mutlulukla,
Ama;
"Günün aydın akşamın iyi olsun " diyen biri olmalı.
Bir telefon sesi çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.
Yoksa,
Zor değil, hiç zor değil, demli çayı bardakta karıştırıp,
Bir başına yudumlamak doyasıya
Ama;
"Çaya kaç şeker alırsın ? "
Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra . . .
Can Yücel
...çay yaprakları buğuya tutuluyor, sonra havanda eziliyor, hamur haline getiriliyor ve bu hamur; pirinç, zencefil, portakal kabuğu, baharat, süt ve bazen de soğan karıştırılarak kaynatılıyordu.....Bu âdet günümüzde Tibet ve Moğolistan’da vardır.
İstanbul'da çayhanelerin en ziyade rağbet gördüğü devir, II. Sultan Abdülhamit'in zamanı olmuştur. En mükellef çayhaneler de Şehzadebaşı'nda, Direklerarasında idi. Onların arasında en meşhuru da ..... Reşit Ağa'nın Çayhanesi idi.
Doğu Frizyalılar, diğer Almanların on katı çay tüketirler. Doğu Frizyalılar neşeli insanlardır. Onlar hakkında birçok fıkralar uydurulmuştur. Bizim Karadenizlilerimize çok benzerler.
Çin’de Song Hanedanlığında çay hazırlama şekli “çarpma çay” olarak rağbet buldu. Bu şekilde çay yapraklarını ufak bir taş değirmeninde toz haline getiriyorlar ve bu tozu sıcak suyun içerisine atıp ucu yarık bir bambu kamışı ile çarpıyorlardı.