Çehov şöyle diyecekti üzülerek: "Büyük babamızı Beyler döverdi, herhangi bir görevli de çenesini darmadağın edebilirdi. Babamızı büyükbabamız döverdi; bizi de babamız. Neler neler geçmedi ki bize onlardan, ne sinirler, ne huylar!" Çehov: "Ben çocukken bir çocukluğum yoktu." diyor.
Çehov da ona, kısa süre önce Grigoroviç'ten kendisine söylediklerinden esinlenerek öğütler veriyordu: "Tanrı aşkına, boşuna harcama kendini, kafan işlemezken, kaleminin gemini elden bırakma. İçine etmemek için, her satırda uyanık ol!" Çehov aynı zamanda mesleğin püf noktalarını da gösteriyordu: "Doğa betimlemelerinde en küçük ayrıntılara yapışmalı ve onları öyle bir araya getirmeli ki, okunduktan sonra, insan gözünü kapayınca, bir tablo oluştursunlar. Psikolojik alanda da yine ayrıntılar. Beylik sözlerden Tanrı korusun seni! En iyisi, başkasının ruhsal durumlarını eşelemekten kaçınmaktır. Bu durumları, onun eylemlerinden çıkarılacak biçimde düzenlemeli."Bu öğütlerde, Çehov'un tüm sanatının ana çizgileri yer alıyordu. Bununla birlikte Çehov, aynı kardeşine, gerçek yazgısının, bir yazar yazgısı olmadığını söyleyip duruyordu: "Yasal karım olan tıp dışında bir de metresim var: Edebiyat. Ama ondan söz etmiyorum. Çünkü yasadışı yaşayanlar yasadışında yok olup giderler.
"Yaşam herkes için bir rezillik. Ciddi olarak bunu düşündüğümde ölümden korkan insanlar mantıklı değiller gibi geliyor bana. Düşünebildiğimce yaşam, art arda gelen ve birbirine karışan iğrençlik, kavga dövüş ve bayağılıktan başka bir şey değil bence. İnsan, mutlu kişilere rastlamadan boğuntu içinde sürünüp duruyor."
Bak ne diyeceğim: aklını başına topla! Herkes her şeye nasıl yalın olarak bakıyorsa sen de öyle bak! Bu dünyada her şey anlaşılır ve açıktır. Tavan ak, çizme kara, şeker tatlıdır.