İyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış gibi kavramlar bağlamdan bağımsız düşünülemez. Örneğin, "vicdan" iyidir fakat zalime koyacağınız sınır, zulme göstereceğiniz öfke, istismarcıya sergileyeceğiniz acımasızlık mevcut bağlamda bizzat vicdandır.
Oysa anlamlar kendinden menkul değildir. Bağlama muhtaçtırlar. Bağlam, üstündeki objeye son şeklini verendir. Siyah bir nokta beyaz bir fon üzerinde leke olarak varken, siyah bir fon üzerinde yoktur.
İnsan doymak ister. Doyum için açlık hissetmek zorunludur. Bu, insanın varoluşsal paradoksudur. İnsan doymaya meftun ve açlığa mahkûmdur. Doyduğu anda doygunluk denen şey imha olur ve bu, yeni bir açlık gerektirir. Bu nedenle insanla açlık arasındaki mesafe hiçbir zaman tam olarak kapanmaz.Kapanırsa doygunluk denen olgu olmaz. İnsan, aç hissetme ve doyma arasında salınır durur.
Aşk, ezelden beri tanıdık. Geçmişi nefes alışlarımız kadar eski. Adımızdan da önce öğrendiğimiz, öğrenme yetimizden de önce deneyimlediğimiz duygu. Annemizin karanlık, korunaklı, akışkan ve yumuşak dokusunda, kendi içimizden onun içine uzanan bir hortumla, hem ondan ayrı hem de onunla birdik.
Ve bir gün ayrılık geldi çattı, hortum kesildi, bağlantı koptu. Mağaradan çıktık feryat figan... Aydınlığa kör, karanlığa ise alışıktık. "Ayrıldık!" dedik annemize ilk kavuştuğumuzda.