Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Çıkın Sokaklara Dünyanın Çocukları

Cesar Vallejo

En Eski Çıkın Sokaklara Dünyanın Çocukları Gönderileri

En Eski Çıkın Sokaklara Dünyanın Çocukları kitaplarını, en eski Çıkın Sokaklara Dünyanın Çocukları sözleri ve alıntılarını, en eski Çıkın Sokaklara Dünyanın Çocukları yazarlarını, en eski Çıkın Sokaklara Dünyanın Çocukları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kötülüğe inan, kötüye değil; bardağa inan, asla liköre değil; cesede inan, insana değil ve yalnız kendine, yalnız kendine, yalnız kendine. Çoğuna inan, içinden birine değil; vadiye inan, akan suya değil; paçalara inan, bacaklara değil ve yalnız kendine, yalnız kendine, yalnız kendine. Pencereye inan, kapıya değil; anneye inan, ama dokuz aya değil; kadere inan, iyi zara değil, ve yalnız kendine, yalnız kendine, yalnız kendine. Dürbüne inan, göze değil; merdivene inan, asla basamağa değil; kanatlara inan, kuşa değil ve yalnız kendine, yalnız kendine, yalnız kendine.
umuttan söz etmek istiyorum bu acıyı cesar vallejo olarak çekmiyorum. şu anda ne sanatçı, ne bir insan, hatta ne de bir canlı varlık olarak acı çekmiyorum. bu acıyı bir katolik, bir muhammedî yahut dinsiz olarak çekmiyorum. yalnızca acı çekiyorum bugün. adım cesar vallejo olmasaydı da çekecektim bu acıyı. sanatçı olmasaydım, aynı acıyı
Reklam
gökyüzü ve toz kimin mavi bir giysisi yok ki dolabında? kim yapmaz ki kahvaltı, binmez ki tramvaya, yok ki ağzında tükenmez cıgarası, cüzdanında tasası? ben doğmuşum bir kez, başka bir şey değil! ben doğmuşum bir kez, başka bir şey değil! kim yazmaz ki arasıra bir beti? kim ki kafasında birşey olmasın ve ölmesin alışkanlıktan, ağlıya ağlıya notasız? ben tek ve yalnız doğmuşum bir kez! ben tek ve yalnız doğmuşum bir kez! kim adlanmaz ki carlos ya da falan falan diye? kim der ki kediye başka türlü kedi kedi diye? ah, ben tek ve yalnız doğmuşum bir kez, başka bir şey değil! ah, ben tek ve yalnız doğmuşum bir kez, başka bir şey değil!
insanları çocuklara bölen öfke insanı çocuklara bölen öfke, çocuğu eşit kuşlara bölen, kuşu, küçük yumurtalara; yoksulun öfkesi bir zeytin taşır iki üzüme karşı. ağacı yapraklara bölen öfke, yaprağı, eşit olmayan tomurcuklara bölen, tomurcuğu, görünmez gözeneklere; yoksulun öfkesi iki ırmak taşır bir çok denize karşı. iyiyi kuşkulara bölen öfke, kuşkuyu, benzer kavislere bölen, kavisi, umulmayan mezarlara; yoksulun öfkesi bir çelik taşır iki hançere karşı. canı bedenlere bölen öfke, bedeni, benzersiz organlara bölen, organı, sekiz düşünceye; yoksulun öfkesi bir yanardağ ateşi taşır iki kratere karşı.
kötülüğe inan, kötüye değil kötülüğe inan, kötüye değil; bardağa inan, asla liköre değil; cesede inan, insana değil ve yalnız kendine, yalnız kendine, yalnız kendine. çoğuna inan, içinden birine değil; vadiye inan, akan suya değil; paçalara inan, bacaklara değil ve yalnız kendine, yalnız kendine, yalnız kendine. pencereye inan, kapıya değil; anneye inan, ama dokuz aya değil; kadere inan, iyi zara değil, ve yalnız kendine, yalnız kendine, yalnız kendine.
adamın biri ekmeğini ısıra ısıra yürüyor, adamın biri durup ta sevgilime şiir yazacağım ha? oturmuş kaşınıyor ötekisi bitlerini eziyor parmaklarıyla hangi yürekle psikanalizden söz edilir ha?
Reklam
Kitle sona ermişti savaş, asker ölmüştü, bir adam geldi yanına, "seviyorum seni; ölme!" dedi. ama asker dirilmedi. iki kişi geldi sonra, yalvardılar: "bırakma bizi! yürekli ol! n'olur diril!" ama asker dirilmedi. yirmi kişi, yüz kişi, ben, beş yüz bin kişi, bağırarak geldiler: "bunca sevgimiz var ölüme karşı!" ama asker dirilmedi. milyonlar toplandı başına, hep birden konuştular: "gitme kardeş, gitme!" ama asker dirilmedi. sonra bütün insanları yeryüzünün koştu yanına; kederle baktı onlara asker, doğruldu ağır ağır, kucakladı ilk adamı, yürüdü gitti...
kara taş ak taş üstüne paris'te öleceğim boşanan yağmurlarla, anısını şimdiden yaşadığım bir günde. paris'te öleceğim - bu da koymuyor bana - belki de bugün gibi, bir güz perşembesinde. bir perşembe olacak, çünkü bugün, perşembe, yazarken bu dizeleri durmadan sızlıyor kolum, ve hiçbir gün, geçtiğim yollarında yaşamın, yalnızlığı içimde bugün gibi duymadım. césar vallejo öldü, dayak yiye yiye herkesten, oysa kimseyi de incitmemişti: koca sopalarla vurdular, kalın urganlarla dövdüler; tanığı perşembeler, kollarında kemikler, yalnızlık, yağmurlar, yollar...
63 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.