Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eylül 2021

Cins Dergi - Sayı 72

Cins Dergisi

Cins Dergi - Sayı 72 Gönderileri

Cins Dergi - Sayı 72 kitaplarını, Cins Dergi - Sayı 72 sözleri ve alıntılarını, Cins Dergi - Sayı 72 yazarlarını, Cins Dergi - Sayı 72 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Devrimler Dış Güvenlik Gereği(imiş!)...
Devrimler dış güvenlik gereği Milli Mücadele sonuç itibariyle Mustafa Kemal'in başarısı ise, bu başarının sebepleri ne olabilir? 1919-1926 dönemi Türk-İngiliz ilişkilerini konu edinen tezinde Ömer Kürkçüoğlu, Mustafa Kemal'in gerek Mücadele esnasında gerekse sonrasında İngiliz menfaatleriyle çatışmadığını, hatta Misak: Milli'yi İngilizlerin tutumlarını dikkate alarak tanzim ettiğini, Lozan'da Boğazlar konusunda ingiltere'nin tezine yakın bir görüş benimsediğini, Musul konusunda da 1926'da ingiltere'den yana bir çözüm kabul ettiğini kaydetmektedir. Milli Mücadele'den sonra, kitlelerde hoşnutsuzluk uyandıran devrimler yürüten Mustafa Kemal için de batallaşma dış güvenlikle birlikte iç güvenlik gereği haline gelmiştir. (Prof.Ömer Kürkçüoğlu: Türk İngiliz İlişkileri 1919-1926, 1978 sf.5-6) Misak-Ingilizi bizim için yanlış hesapti! Bu hesabın Bağdat'tan döneceği kesindi. Yüzüncü yılı geride bıraktık, hesabın yanlışlığı bas bas bağırıyor. Eğer Turgut Özal'in kararlılığı 1990'larda askeriye tarafindan benimsense idi, meselenin halline kuvvetli bir adım atılabilirdi. Daha sonra bir fırsat daha kaçınıldı. Tayyip Erdoğan'ın yasaklılığı zamanında tezkere reddedildi. Çok romantik gerekçelerle! Mesele şu: Büyük enerji kaynaklanı burada ve güvenli ğinin sağlanması Irak'ın üstesinden gelebileceği bir iş değil. Enerji güvenliğini sağlayacak bir gücün buray kontrol etmesi gerekiyor. Türkiye olmazsa İran olabilir mi? Amerika'nın şimdiki oyunu bu... Irak'ta, Suriye'de Şiilik üzerinden İran kontrolü inkâr edilemeyecek bir noktaya vardı.
Ver Musul'u, Yap İnkılâpları!...
Ver Musul'u, yap inkılâpları! İngilizler Musul ve Kerkük'ü, yani o zamanın en mühim petrol bölgelerini kontrol altına aldıktan sonra, Türkiye'de akla ziyan inkılâplar yapılmıştır. Eğer Misak-ı Milli İstanbul Meclisi'nin kabul ettiği şekilde kalsa idi, sınırlarımız içinde daha fazla etnik bakımdan Türk olmayan unsur bulunacaktı (Arap, Kürt). Bu durumda ne din karşıtı inkılâplar ulu orta yapılabilecekti, ne de sentetik Türkçülük revaç bulacaktı. Türkiye ister istemez Osmanlı devamı bir siyaset takip edecekti. Bu Türkçenin ve Osmanlı-Türk kültürünün bu bölgelerdeki kapsayıcılığını ortadan kaldırmayacaktı. Lozan'da Misak-ı Milli ile masaya oturmak demek, bu "milli and"a dahil olmayan konulardan müzakereye bile lüzum görmeden sarfinazar etmek demektir. Bunun açık türkçesi şudur: Milletimizin bin yıllık tarihi haklarını savunmaktan vazgeçmek! Buna rağmen gerçek Misak-i Milli sınırları dahi korunabilse idi, Türkiye'nin ekonomik varlığı güçlenecek ve büyük iktisadi sıkıntılar, yokluklar, kıtlıklar çekilmeyecekti.
Reklam
Milli And'a Ankara'da açılan Büyük Millet Meclisi sahip çıkacaktır. Tabii sınırlarla ilgili görüş şudur: Güney sınırlarımız Arap nüfusun çoğunlukta almadığı yerlere göre çizilecek. Bu sınır Halep'ten geçmekte, Musul ve Kerkük'ü içine almaktadır. Arap nüfusun çoğunlukta olduğu bölgeler için Ankara'daki Meclis kendi kaderini
Misak'ın Unutturulan 4.Maddesi!...
Misak'ın unutturulan maddesi! Bugün dahi Misaki Milli'nin tam metnine inkılap tarihlerinde pek rastlanmaz. İşte 4.madde: "Makarr Hilafet-i İslâmiye ve Payitaht-ı saltanat-i seniye ve Merkezi hükümet-i Osmaniye olan İstanbul şehriyle Marmara denizinin emniyeti her türlü halelden masun olmalıdır. Bu esas mahfuz kalmak şartiyle Akdeniz ve Karadeniz Boğazlarının ticaret ve münakalat-i âleme küşadı hakkında, bizimle sair bil'umum alakadar devletlerinin müttefikan verecekleri karar muteberdir." İslam hilafetinin karargahı, yüce saltanat ve Osmanlı hükümetinin merkezi olan İstanbul şehriyle Marmara Denizi'nin emniyeti her türlü karışıklıktan korunmalıdır. Bu esas saklı kalmak şartıyla Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının ticaret ve dünyanın ulaşımına açılışı hakkında, bizimle diğer bütün ilgili devletlerin birlikte verecekleri karar geçerlidir. Lozan'da Boğazlar üzerindeki kontrolü milletlerarası bir komisyona bıraktık. Bu bölgeye asker sokamazdık, ağır silahlar en yakın Derince'de olabilirdi. Çanakkale harp sahasında şehidliklerimize bu yüzden sahip çıkamadık. İstanbul'u başkent yapmaya gücümüz yetse idi, Boğazların kontrolünü de elimizde tutabilir ve 1936'ya, Montrö'ye kadar beklemek zorunda kalmazdık.
“özünde iyi bir insan” olmaz! özünde iyi olanın fiili de iyidir aklı da iyidir fikri de iyidir
spinoza etiği, durumu aydınlatmak için öncü alınabilir ona göre kişi doğal durumunda tutkularının esiridir, aklının yardımıyla bu esaretten kurtulabilir bu sebeple akli davranmakla ahlaki davranmak aslında aynıdır
Reklam
avusturya ordusu üsküp’e kadar ulaştı ve üsküp’ü avusturya generali yaktı oradan ilk nüfus ıstanbul’a göç etti yani 1690’lı yıllarda osmanlı’nın göç hikâyesi balkanlardan başladı
hikikomori: japonya’da münzevi yetişkin ve ergen bireylerin toplumsal yaşamdan çekilmeleri ve kendilerini aşırı seviyelerde izole etmeleri
Canavarlarımıza sahip çıkmalıyız.
*** Bu topraklar efsunlu hikâyelerle uçuk masallarla dolu.Yeter ki canavarlarımıza sahip çıkalım..
Yakın tarihte ise sanatçıların ve bilim adamlarının belli sermaye sahiplerince fonlandığını ve desteklendiğini görüyoruz. İsmet Özel’in üç mesele çalışmasının “teknik üzerine” başlıklı yazısında belirttiği üzere aslında teknik terakkinin kendiliğinden gelişmediğini ve onun kasten belli bir düzenin uzantısı olduğunu kabul etmeliyiz. Teknolojik gelişmeler önüne artık neredeyse geçilemez bir biçimde kendi saltanatı kurmuş durumda.
69 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.