Harfler, İbn Arabi'ye en çok harekeleriyle gizemli görünmüştü. O'na doğru hareketlenen harf, sırların taşıyıcısı olarak kendi gerçekliğiyle bilinebilirdi. O halde bilinmeyen bir şey, ancak kendi hakikatiyle, kendi hakikatinin bilinmesiyle bilinen bir şey olurdu. Nokta harfin yüzüydü. Marifet feleği döndüğü zaman üstten noktalı harfler, eylem feleği döndüğündeyse alttan noktalı harfler dogardı.
Sessiz harfler harekelenince seslenirdi. Harekesi olmayan harfin okunmasındaki güçlük, hareke'nin sarsıntı anlamı içermesinden de anlaşılabilirdi. Harfler sarsıldığında dağılır, parçalanır ve sınır durumlarını anlatmada daha işlevsel hale gelirdi. Hareke yola koyulmaydı bir bakıma. Canlılık ve coşkunluktu. Deprenme, kımıldanmaydı. Hareket can belirtisiydi. Harf harekelenince özneler üretebiliyordu.
A bir idi, yalnızdı ve yalnızlık sözcüğü yoktu henüz. Harfsiz, hecesiz, kelimesiz idi A. A'yı hiçbir sözcük öbeği anlatamazdı. A ile kendinden sonra ve gayr olan B yeniden A'yı zahiren birİeştiren bir giysi olarak aba, yoksul giyeceği oldu. Yoksulların harflerle başı dertteydi. A'nın b ve dile yanyana görünümü abdal idi. Abdallar aba giyer ankebut gibi örerlerdi evlerini. Büyük İskender'in bulmak için bir ömür harcadığı ab-ı hayat, A ile hayy olan ve susamışlara sunulan bir içki olarak ne suya ne bilgiye işaret ediyordu. A ile güzel h'yi ah eylediğim salınarak yürüyen boyun içindir şiirine yakıştırdılar. Oysa güzel h diye bir harf yoktu aslında. Güzel h çirkin h ile aynı batından gelme iki mevhum kardeş idiler.