Hardt ve Negri'nin İmparatorluk'u yayımlandığında, dünyadaki muhalif güçler uzun yılların ataletini yeni yeni kırmaya, küresel egemenliğin bu yeni biçimini sorgulamaya başlıyordu. Kitapta yazarlar, emperyalizm teriminin artık günümüzü açıklayamadığını, bunun yerine ulus-devletler kadar ulusüstü kurum, şirket ve STK'ları da içeren, her yere yayılan bir emperyal ağın var olduğunu savundular; bu yeni egemenlik biçimi karşısında ulusal ve yerel eksenli direnişlerin etkisiz kaldığını söyleyip yeni bir enternasyonalizm önerdiler. İmparatorluk'un tamamlayıcısı niteliğindeki Çokluk, Seattle'dan Irak Savaşı protestolarına kadar bu önerinin pratikte denendiği, birçok toplumsal eylemi ve meydan okudukları küresel sürekli savaş halini açıklıyor, bir mücadele perspektifi çiziyor.Artık düşmanı ve alanı belirsiz olan, sürekli bir küresel savaş hali içinde yaşıyoruz. Bu durum yaşamın her alanına yayılıp, demokrasinin süresiz askıya alınmasına zemin hazırladı. Bu savaş temelinde kurulan yeni sömürü ve ekonomik hiyerarşi topografyasının hatları, ulusal sınırların ötesinde belirginleşiyor: Küresel bir Apartheid düzenine giriyoruz; azınlığın zenginliği, çoğunluğun emeği ve yoksulluğu sayesinde sürüyor. Oysa son yıllardaki direniş dalgasının gösterdiği gibi, küreselleşme aynı zamanda, ülkeler ve kıtalar boyunca uzanan sayısız ortaklaşma biçimine de hayat verdi. Farklı farklı emek biçimleri tekilliklerini korudukları halde, birlikte ortak zeminler geliştiriyorlar ve bunlar her tür üretimin koşulu haline geliyor. Tekillikler, bu ortak payda temelinde etkileşiyor, farklılıklarından vazgeçmeden bir araya geliyor. Çokluk, işte bu tekillik ve ortaklık dinamiğinden doğan öznelliktir. Çokluk ne "halk" gibi türdeş bir bütün, ne de "kitleler" gibi parçalı bir yapıdır. Tekilliklerin hareketi, küresel kapitalist hiyerarşiler için sürekli bir tehdit artık. Onlar bariyerleri aşıyor, duvarların altını oyan bağlantı tünelleri kazıyor; yaratıcılık çizgilerinin her kesişiminde, toplumsal öznellikler daha melez, alaca hale geliyor, kontrolün tektipleştirici gücünden uzaklaşıyor. Özdeşlikler olmaktan çıkıp tekillikler oluyorlar. Etkileşip karışan diller tek ve birleşik bir dil değil, bu tekillikler çokluğunun bağrında ortak bir güç yaratıyor. Bu ağ tipi yeni örgütlenmeyi anlamak için yazarlar, geçmişin merkezi örgütlerinden gerilla hareketlerine, oradan da alternatif küreselleşme mücadelesine uzanan bir soykütüğü çıkarıyor ve örgütlenme biçimlerinin nasıl gittikçe demokratik ve açık hale geldiğini gösteriyor.Rüzgarı, denizi ve toprağı boyunduruk altına alamazsınız: Çokluk da emperyal egemenliğin elinden sürekli kayar, çünkü siyasal bir yapının doktriner, hiyerarşik ve disipliner organlarına tamamen hapsedilemez. Tarihte ilk kez mutlak demokrasi olanaklı hale geldi, her tür egemenlik biçimini yok etmek mümkün artık. Bu olanağı gerçekleştirmekse çokluğun projesi...
384 sayfa
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

384 syf.
9/10 puan verdi
Günümüz ve gelecek toplumlarının niteliği ve yapısı üzerine kaleme alınmış en kayda değer kitaplardan biri. İçeriği bağlamında belki de en iyisi. 20. yüzyılın işçi sınıfı ve halk kavramıyla sembolize edilen kitlelerin artık ''çokluk'' haline dönüşmesini, hem ekonomik hem siyasal hem sosyal faktörleri ele alarak açıklamış Negri ve Hardt. Herhangi
Çokluk
ÇoklukAntonio Negri · Ayrıntı Yayınları · 200436 okunma

Yazar Hakkında

Antonio Negri
Antonio NegriYazar · 20 kitap
İtalyan felsefeci ve siyaset teorisyeni. Negri 23 yaşında Alman tarihselciliği üzerine hazırladığı bitirme teziyle felsefe diplomasını aldıktan sonra iki yıl Benedetto Croce Tarihsel Çalışmalar Enstitüsünde çalıştı. 1959 yılında Hukuk profesörlüğüne hak kazandı ve 1967 yılına kadar Padua Üniversitesi'nde görev yaptı. 1967 yılında ayrıca Devlet Doktrinleri profesörü olarak atandı. Birçok yayımcılık faaliyetinde bulundu. İtalyan Sosyalist Partisi'nin yerel bir yayın organı olan Progresso Veneto dergisinin yöneticiliğini yaptı. Daha sonra sosyalistlerin Hıristiyan Demokrat Partiyle koalisyon yapması sonucu Negri bunu kabul etmeyerek partiden ayrıldı. Bu tarihten sonra Kızıl Defterler(Qaderni Rossi) adlı dergide yazmaya başladı. Bu sırada farklı felsefe dergilerinde de (Aut-Aut, Critical del Dretto) yazıları yayımlandı. Yeni bir siyasal oluşum çevresi olan Potere Operairo'da Negri ön plana çıkan bir kuramcı oldu. Autonomia hareketi bu dönemde doğdu ve Negri bu ayaklanmanın sorumlularından biri olarak suçlandı. Bu suçlamalardan aklandı, ancak daha sonra, 1979 yılında, Kızıl Tugaylar'ın Aldo Moro'yu kaçırıp öldürmelerinin sonrasında yapılan soruşturmalara bağlı olarak suçlanıp tutuklandı. Negri'nin Kızıl Tugaylarla'la ilişkisi kanıtlanamadı. Buna rağmen dört buçuk yıl hapiste kaldı ve Radikal Parti'nin listesinden cezaevindeyken İtalyan Parlamentosu'na seçilerek serbest kaldı. Ancak dokunulmazlığı kaldırıldı ve Negri bunun sonucunda İtalya'yı terk etmek zorunda kaldı. 1997'ye kadar Fransa'da yaşadı ve o yıl İtalya'ya geri döndü. Kalan hapis cezasını çekmek için yeniden hapse konuldu.Birçok önemli ve çok ses getiren kitaplara imzasını attı (Marx Beyond Marx, Empire). Özelikle Michael Hardt ile birlikte yazdıkları İmparatorluk kitabı yeni bir sol düşüncenin teorik olarak geliştirilmesinde köşe taşı olarak değerlendirildi. Postmodern durum içinde yeni bir iktidar ve direniş teorisi oluşturmak Negri'nin felsefi ve siyasal hedefi olarak belirtilebilir. Negri halen partneri Fransız filozof Judith Revel ile birlikte Venedik ve Paris'te yaşıyor.
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.