Zeynel usta bildiğince kırıyor betonu keserin sırtıyla. Burçak tarlasını, ineği, çoluğu çocuğu düşünüyor. "iki günde bitirir, öbür gün seramikleri döşer nasıl olsa". İşler yolunda. Mutluluğun öznel bir doyum olduğunu düşünüyor Yusuf Kendir. İyi ki öznel. Yoksa kapışılır, parsellenir, Zeynel'lere, pazarcı Ahmet'lere Hürmüz'lere şimdikinden de azı düşerdi.
"Tuhaf yargılara, olmayacak güçlere tutsaktı insanlar. Gerçekte uçucu, bulutsu, ama aşılması olanaksız duvarlar içinde yaşıyorlar, burunlarının bir karış ötesini göremiyorlardı. Bir sisteydiler, iki adım ötesini bulandıran. Çevrelerini kuşatan bu sis içlerini de kaplamıştı. Kişi kendini bile göremiyordu."
Ama içinde bulundukları koşullardan ötesini bilemeyen bütün insanlar gibi o da içine itildiği yaşamla avunmanin, hatta mutlu olmanın gizlerini öğrenmisti.
Bir işe iki ucundan yapışmak onca lafın yapamadığını yaptı, yakınlık arttı. Hele
adam Birinci paketini çıkartıp ortaya koyunca yoldaşlık dostluğa döndü.
...ölülerimizle birlikte alıp başını giden, belki de göğe ağan, ölü!er toprakta çürüyüp gitse bile, mavilikleri, güneşleri yitmeyen mutlu ya da mutsuz geçmiş günler...
Tuhaf yargılara, olmayacak güçlere tutsaktı insanlar. Gerçekte uçucu, bulutsu, ama aşılması olanaksız duvarlar içinde yaşıyorlar, burunlarının bir kariş ötesini göremiyorlardı. Bir sisteydiler, iki adım ötesini bulandıran. Çevrelerini kuşatan bu sis içlerini de kaplamıştı. Kişi kendini bile göremiyordu. Bulanıktı çevre, bulanıktı yolcu, doğa, ilişkiler. Ve sevginin yıldızı doğmamıştı daha. Onun ışığı vursa bu karanlığa, belki göz araştırmaya başlar, anlamaya çalışır, anlardı da.
Bir traktör lastiği altı yüz liraydı, bugün altı bin lira. Ama buğday! Buğday koduğum yerde otluyor. Sen bakma taban fiyatıydı, çifciyi koruma önlemleriydi, hepsi boş! Ayağı bağlı buğdayın, köstekli. Gel gelelim traktör lastiği altı yüzden altı bine fırlayıveriyor birdenbire. Neden mi? Zenginin daha zengin olması gerekli. Şu kaymak tabaka var ya, şu bir giydiğini bir daha giymeyen, şu lüks arabalardan inmeyen, Avrupa'larda dolaşan, karısını kızını, hastalandı mı, yüce profesörlere gösteren kaymak tabaka, hepimiz onun için
çalışıyoruz. Hani kodaman çiftcilerin lafı ediliyor ya, yalan. O kaymak tabaka hor görüyor köylüleri de kodaman çifcileri de. Suyu yalnız kendine akıtıyor. Su yalnız kendine aksın istiyor.
Site varlıklı kişilerin rahatı için kurulmuştur. Kovancıların Zeynel'in evinin ve bahçesinin tersine, burda her şey verime değil, güzele ve rahata dönüktür. Belki bu yüzden çirkin ve rahatsız, diye düşünür Yusuf Kendir.
Yürüyordu Mehmet. İşe yatkın her işçi gibi, sabahtan akşama dek kazma sallayan her ırgat gibi, harcayacağı emeğin boyuna bosuna, yapacağı işin ağırlığına, hafifliğine uygun bir tempo tutturmuş gidiyordu, öne eğik, kısa adımlarla.