"Nereden gelirse gelsin, şu otuzyedi yıllık ömründe, fabrikayı ilk kez görüyor ve ilk kez gör düğü yerde, çalıştırılıyordu. Ellerine baktı bir ara.
Eldivenliydi elleri. Yıllarca, toprakla kardeşleşmiş derisinin üzerine geçirdiği bu plastikten eldivendi, en çok yadırgadığı. Sanki, canlı, cansız herşeyle ilişkisinin koparıldığını, yaşananla arasına bir duvar, duvardan da yüce bir kalenin örüldüğünü sanıyordu. Ellerinin bozulmasına, hattâ asitli suda parçalanıp yanmasına razıydı. Yeter ki, şu plastiği ellerinin üzerinden söküp atabilsindi..."