Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Deniz Küstü

Yaşar Kemal

En Eski Deniz Küstü Gönderileri

En Eski Deniz Küstü kitaplarını, en eski Deniz Küstü sözleri ve alıntılarını, en eski Deniz Küstü yazarlarını, en eski Deniz Küstü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Oysaki bu dünya böyle, bu insanlar böyle. Benim elimden ne gelir ki... diyemiyorum, içim götürmüyor, bir yerlerimden bir kire, iyi olmayan, dostça olmayan bir şeye bulaşmış gibi oluyorum. İçim kararıyor, içimin karanlığını delemiyor, uzun bir süre içimi arındıramıyorum.
İşin en güzeli adamızda alabildiğine düş kuracak, düşümüzün gerçekleşeceğine, gerçeğimizin düşleşeceğine yüreğimizin olanca gücüyle inanacaktık. Şimdi Menekşede bizim böyle bir adamız var mı, az ötemizde gürültülü, pis, üst üste, alt alta İstanbul şehri insanların birbirlerini yemeleri, kötülemeleri, sömürmeleri, öldürmeleri, düşman olmaları üstüne her gün yeni yeni tuzaklar kurmuyor mu?
Reklam
Adamda çok işler, çok güzel şeyler oldu... Düş kurdular insanlar durmadan... Düş kurmaktan utanmadılar. Bir gün bu düşler gerçekleşemez, demeden, umutlarını içlerine gömme belasına uğramadan...
Bir de adamdaki her insanın evine girip çıkmalı, her evi evim, her insanı kardeşten de ileri gönül, kafa, yürek yoldaşım yapmalı, her işlerine koşmalı, en küçük dertlerini derdim bilmeliydim. Onlar da benimkini... Böyle bir adayı şu Menekşede çok düşledim. Adam kalabalıklaştı, kimse kimsenin gözünü oymadı, parmak kadar çocukları balıkçılar o bıçak gibi ayazlarda denize çıkarıp dokunulmaz ıslak ağlardaki balıkları ayıklatmadılar, ayıklatıp haklarını vermemezlik etmediler, hele hele çocukları hiç dövmediler, onlara sövmediler, iri açılmış korku dolu gözleriyle çocuklar bir sinema, azıcık çekirdek, bir simit parası için kıyılara kuşlar gibi sıralanıp, karayel buz gibi eser, ortalığı biçerken denizden gelecek balıkçı motorlarını beklemediler.
İnsanlar bu kadar korkmasalar, bu kadar zalim olurlar mı, bu kadar birbirlerine düşmanlık eder, birbirlerinin böylesine kuyularını kazarlar mı, insan öldürürler mi, birbirlerine böylesine kıyar, köle eder sömürürler mi, birbirlerinin sırtına binerler mi, aşağılarlar mı, delirirler mi, sevmeyi, sevişmeyi böylesine unuturlar mı, uzattıkları el böylesine buz gibi olur mu, düşünebilme yeteneklerini böylesine yitirirler mi, öykünürler mi, durmadan ölümü düşünürler mi, ölümü düşünmenin boşluğunun farkına varmazlar mı, bastıkları yeri göremeyecek kadar üstümüzdeki gökten, altımızdaki topraktan, yıldızlardan, sulardan, çiçeklerden, dağ başlarından, ışıktan böylesine bihaber kalırlar mı, sevgisiz, sevisiz, dostluksuz yürekleri sıcacık, bir sevgili, bir dost yüzü için, bir kuş gibi çırpınarak çarpmadan olur mu?
baktı ki Selim, olmayacak, kendine bir kabuk yaptı, kale gibi, kabuğuna çekildi, muhkem. Arada sırada kahveye uğradı, insanlara baktı, onların maceraları üstünde çok düşündü. Güldü, alay etti, üzüldü, kahroldu onların şu dünya yüzündeki ters tutumlarına, bu insanlar niye böyle olmuşlar, şu dünya cennetini kendilerine niye böyle cehennem eylemişlerdi... İnsanoğlunun içi geniş, aydınlıktır, deniz gibi, gök gibi, kokulu taze bir çiçek gibidir. İnsanoğlunun içi sevinçten, umuttan pır pır eder de uçar, niye böyle içlerini kararttılar, niye niye içlerindeki ışıkları söndürüp sevinç, sevgi damarlarını kuruttular, niçin, niye böyle mahzun, üzüntülü, yalnız oldular?
Reklam
Niçin bu kadar öldürmeyi, yok etmeyi, parçalamayı seviyor insanlar? İnsan yumuşak başlı, iyilik dolu bir yaratıktır, ağız dolusu gülen, yürek dolusu ağlayan, iliklerine kadar duygulanan, seven bir yaratıktır insanoğlu... Bu öldürme, yok etme, öfke, öç, sevgisizlik neden? Niçin koparıyorlar çiçekleri, birisi tok da yüz bini niçin aç, o tok da bu kadar gözün altında, öfkenin içinde iflah oluyor mu? Tok olan niye bu kadar ahmak?
Yunuslar onu görünce yürekten, candan gülüyorlardı. Hiç hayvan güler mi, gülmek ağlamak insanlara mahsustur. Vay ahmak insanoğlu vay, asıl gülmeyi unutan insanlardır. Şu dünyada dostu, arkadaşı olmayan, bir sıcak elin tadına, bir bakışın güzelliğine artık bundan sonra varamayan insandır, varamayacak olan da insandır. Umutsuz olan, nankör olan insandır. Dünyanın güzelliğini yadsıyan artık salt yaşamanın tadına varamayan insandır, altında yaşadığı göğü, üstünde gezdiği toprağı, akan suları göremeyen insandır. Görkemli doğa ortasında görmeden dolaşan, bakarkör olan insandır. Yunuslar, balıklar, kuşlar, kurtlar, tilkiler, ne pahasına olursa olsun, hem de börtü böcekler bu dünyanın tadını çıkarırlar.
Öylesi insanlar da vardır, çok şükür ki bu dünyada onlar çoğunlukturlar. Böyle apartmanlar, çimento, demir, asfalt, petrol kokusu, ağı duvarları arasına sıkışmamışlardır. Sevgiden, arkadaşlıktan, bir sabah yağmuru gibi doya doya ağlamaktan, çiçek açmış bir badem ormanı gibi apaydınlık gülmekten, acımaktan, seviden, sıcaklıktan, yüreğini ellerinin içine alıp sunmaktan, coşmaktan utanmıyorlardır. Bu dünyada bunlardan çok vardır, çok vardır. Biz onlardan uzak, yoz düşmüşsek, böyle olmuşsak kabahat bizim...
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.