Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Die Pilgerjahre des farblosen Herrn Tazaki

Haruki Murakami

Die Pilgerjahre des farblosen Herrn Tazaki Gönderileri

Die Pilgerjahre des farblosen Herrn Tazaki kitaplarını, Die Pilgerjahre des farblosen Herrn Tazaki sözleri ve alıntılarını, Die Pilgerjahre des farblosen Herrn Tazaki yazarlarını, Die Pilgerjahre des farblosen Herrn Tazaki yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
318 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Mazide yaşanmış bir travma. İntihar düşüncelerine kadar derin bir etki. Sonra az biraz toparlanma. Maziyi bastırarak unutmaya çalışma. Yeni bir dostla yaranın kabuk bağlaması ama onun da aniden gidişiyle yine boşluğa düşme. Kendini beğenmeme, kompleks yaşama. Sonra yeni bir aşk. Ama kız maziden gelen bir takım sorunların olduğunu anlaması ve
Die Pilgerjahre des farblosen Herrn Tazaki
Die Pilgerjahre des farblosen Herrn TazakiHaruki Murakami · Btb Verlag · 20152,022 okunma
Olga biraz çekindi, ama sonunda yine sordu. "Beni ilgilendirmez ama, bu kadar uzun bir süreden sonra bu uzun yolu çıkıp onu görmeye gelmenizin özel bir sebebi var mı?“. “Benim için çok önemli bir şey", dedi Tzukuru. "Eri için belki o kadar değil. Bilmem gereken birşey var." "Biraz komplike gibi" "Bunu İngilizce izah etmek zor benim için". "Bazı şeyler vardır ki, her dilde izahı güçtür."
Sayfa 223Kitabı okudu
Reklam
Ben belki içeriği olmayan bomboş bir insanım, diye düşündü Tsukuru. Ama buna rağmen, bu olmayan içerikten dolayı, beni tercih etmişti bazı insanlar. Vakia değil miydi, gece kuşlarının gündüzleri istirahat etmek üzere isimsiz insanların çatı katlarında geri çekilmek istemeleri, oradaki boşluğu ve karanlığı arzu ettikleri için.
Sayfa 214Kitabı okudu
Ona en çok acı veren, Sara'nın başka bir adamla el ele cadde boyu yürümesi(ni görmesi) değildi. Ya da şu anda muhtemelen onunla yatıyor olması da değildi. Elbette acı veriyordu, onun başka bir adamla yatağa girmek için bir yerlerde soyunduğunu düşündüğüne. Bu düşünceyi kafasından atmak büyük bir uğraş istiyordu. Ama Sara otuzsekiz yaşındaydı, bağımsızdı, bekar ve özgürdü. Onun hayatıydı. Nasıl ki Tsukuru'nun hayatı kendi hayatı idiyse. Onun, istedigini istediği kişiyle istediği yerde yapma hakkı vardı. Hayır, ona en ağır gelen şey, Sara'nın cidden mutlu görünüyor olmasıydı. Adamla konuşurken yüzü parlamıştı. Tsukuru'nun yanındayken hiç böyle serbest ve tasasız görünmemişti. Hiçbir kez. Yüz ifadesi hep soğuk ve kontrollüydu. Kalbini yaralayan da, tam olarak buydu.
Sayfa 212Kitabı okudu
Ama o gelmedi. Yalnızca yüzlerine ve bedenlerine yabancı olduğu insanlar akıp gidiyordu yanından. Sandalyesine düzgünce oturdu ve buzlu sudan bir yudum aldı. Geriye kalan, sessiz bir hüzündü. Göğsünün sol yanında sivri bir bıçağın sebep olduğu gibi batıcı bir ağrı hissetti. Böyle bir ağrıyı uzun zamandır hissetmemişti. [...] Gözlerini kapadı ve kendisini suya bırakır gibi acının dünyasına bıraktı. Acıyı hissetmek hiçbir şey hissetmemekten daha iyidir diyerek kendisini teselli etmeye çalıştı. En kötüsü acıyı bile hissetmemek olurdu.
Sayfa 211Kitabı okudu
Tuzu kuru Tsukuru. Bekar olsam aynen ben de böyle olurum...
Maddi olarak güvence altındaydı. Babasından ona yüklüce bir miras kalmıştı. Şehir merkezine yakın, çok iyi bir yerde iki odalı bir dairesi vardı. Borcu yoktu. İçki içmiyordu, sıgara kullanmıyordu ve pahalı hobileri yoktu. Yani aslında tutucu olmak ya da dervişane bir hayat yaşama gereksinimi olmadan neredeyse hiç harcaması yoktu. Yalnızca parasını nereye harcayacağını bilmiyordu. Arabaya ihtiyacı yoktu ve az giysilerle yetiniyordu. Arada bir birkaç kitap veya CD alıyordu ama bunlar büyük meblağlar değildi. Kendi yemeğini pişirmeyi dışarıda yemeye tercih ediyordu. Yatak örtülerini kendisi yıkıyor ve hatta ütülüyordu.
Sayfa 202Kitabı okudu
Reklam
"Arkadaşların var mı?" diye sordu (kız). "Şu anda arkadaşım diyebileceğim hiç kimse yok".
Sayfa 195Kitabı okudu
Yüzde yüz katılıyorum
"Başka birşey daha öğrendim işçiyken: insanların çoğu başkalarından emir alma ve uygulama konusunda fazla tepkili değiller. Hatta bunu tercih ediyorlar. Elbette şikayet ediyorlar, ama ciddi değiller bunda. Sadece alışkanlık üzere şikayet ediyorlar. Özgün (bağımsız) düşünmek, sorumluluk almak ve kararlar vermek onları tedirgin ediyor."
Sayfa 163Kitabı okudu
"Görünüşe göre işçi olmak için uygun değilim", diye devam etti Aka. "İnsan böyle birşeyi hemen farketmiyor. Üniversite'den çıkıp bir iş sahibi olana kadar böyle bir yapım olduğunu bilmiyordum bile. Ama hakikaten öyle. Ne zaman herhangi birinden saçma sapan talimatlar alsam, bende klik yapıyor ve öfke krizine giriyorum. Böyle insanlar işçi olamazlar. Ben de bağımsız olmaya karar verip kendi işimi kurdum."
Sayfa 163Kitabı okudu
"Yirmiyedi yaşında evlendim. Ama bir buçuk sene sonra boşandık. Ondan beri bekarım. Yalnız olmak çok daha rahat. Aksi takdirde çok zaman israf ediyor insan. Sence de öyle degil mi?"
Sayfa 161Kitabı okudu
Reklam
Hayat... hep devam ediyor... ve geri dönüşü yok..
"Altı sene önce evlendim. Bir çocuğumuz var. Üç yaşında bir oğlan. Eşim yine hamile ve yavaş yavaş ama kesin olarak iyice yuvarlaklaşıyor. Eylül'de gelecekmiş çocuk. Muhtemelen bir kız." Tsukuru başını salladı. "Hayat sana karşı iyi". "Bilmiyorum, en azından hep devam ediyor ve kendisine engel olunmuyor. Başka bir ifadeyle geri dönüşü yok." Ao güldü.
Sayfa 139Kitabı okudu
Ona yaklaşan tüm insanlar, onu yine yakın zamanda terk ediyordu. Onda birşey arıyor, ama görünüşe göre bulamıyor, ya da buldukları hoşlarına gitmiyordu; sonuç itibari ile (belki de hayal kırıklığı içerisinde veya kızgın olarak) bir zaman sonra pes ediyorlardı. Ve bir gün tümden kayboluyorlardı.
Sayfa 110Kitabı okudu
Çok mutlu bir intiba vermiyordu Midorigawa şüphesiz. Yüz ifadesi aslında yalnızca bunalmış ve ilgisiz arasında değişiyordu. Ara sıra dudaklarında beliren gülümsemeye entelektüel bir alay hakimdi.
Harika bir benzetme...
Ya da hayır, "unutmak" doğru kelime değildi. Arkadaşları tarafindan acımasızca dışlanmış olmanın acısı, hâlâ içinde yaşıyordu. Ne var ki git olayı gibi geri çekilmişti. Acısının gel-giti vardı: kimi zaman ayaklarının önüne kadar kabarıp geliyordu, sonra yine ta uzaklara çekiliyordu. Öyle ki, neredeyse hiç görünmüyordu.
"Yemek pişirmesini seviyorum gerçi, ama mesleğim icabı bir mutfakta mahpus olmak? Eğer bunu yapacak olsaydım yakında birisini öldürürdüm." "Kimi ki?" "Aşçı garsondan nefret eder, ve ikisi müşteriden", dedi Haida. "Bu (ifade) Arnold Wesker'in 'Mutfak' isimli oyununda geçiyor. Özgürlüğü alınmış insanlar, bundan dolayı birisinden nefret eder. Sence de öyle degil mi? Böyle yaşamak istemem."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.