Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dini Felsefi Sohbetler

Ferit Kam

Dini Felsefi Sohbetler Sözleri ve Alıntıları

Dini Felsefi Sohbetler sözleri ve alıntılarını, Dini Felsefi Sohbetler kitap alıntılarını, Dini Felsefi Sohbetler en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Âkil geçinen güzîde nev'in Aldanmağa ihtiyacı vardır. İnsanla doğan bu eski derdin Zannetmeyiniz ilâcı vardır.
Sayfa 19 - DİB
İnsan kadere inanmakla beraber insanın alacağı tedbirlerin bittiği, takdirin başladığı yerdir, inancındaymış gibi çalışmalıdır.
Sayfa 146 - Diyanet İşleri Başkanlığı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Eğer bütün kâinât halkı, yüzbin yıl Allah'ın kudret sıfatı üzerinde düşünseler. Sonunda acizliklerini itiraf ederek, - Ey Tanrı, anlaşıldı ki biz seni hiç bilememişiz derlerdi.
Sayfa 120 - Diyanet İşleri Başkanlığı YayınlarıKitabı okudu
Bilinen gezegenlerden birinin, hâli hazırı ile meselâ Güneş manzumesinden ayrılması farz edilecek olsa, aceba o gezegenin hali ne olur? Kendisinde tecelli eden feyiz ve gelişmeden eser kalır mı? Ne gezer… Derhal feyiz nuru, hayat fışkıran nuru, kemâli yok olmaya yüz tutar. İşte İnsan da tıpkı böyledir. Peygamberlik Güneşinden aldığı feyiz ve nurdan uzaklaşmaya ve ayrılmaya meylettiği dakika da mutlak karanlık âleminde kalır. Kendisinde nurdan, hayattan hasılı insanı diğer hayvanlardan üstün kılan özellik ve meziyetlerden eser kalmaz. Sözün kısası: İnsan neslinde topladığı damlayı deryâ gibi görerek o damla içine girmesi imkânsız olan hakikatleri inkâr etmemeli. Çünkü ebediyen çözülmesi müşkül olan bu muammanın henüz çözüm yoluna adım atan olmamış, çünkü muâmmayı tertip eden hal yolunu bizden gizli tutmuş. İnsanın bu muammayı hallettim demesi, hakikattan fersah fersah uzak olan kendi inancından, kendi iddiasından başka bir şey . değildir. Bu iddia, sahibi için anî bir lezzet, muvakkat bir sevinç hasıl eder; fakat yaratılış muamması olduğu gibi durur.
Bugün en mükemmel piyano çalan bir adamı piyanonun başına oturtalım. Telleri kırık, ahengi serâpâ bozuk. Piyanistten bir güzel hava çalmasını söyliyelim. Biçare adam ricamızı kabul etsin. Hünerini göstermek için başlasın piyano çalmaya. Fakat ne fayda! Başarı sağlayamıyacak. Çünkü "do" perdesine basıyor "ve" sesi veyahut büsbütün falso bir ses çıkıyor. Piyanist yine o piyanist. Fakat piyanoda âhenk olmadıktan sonra ne yapsın, nasıl mahâret göstersin. İşte ruhla beden arasındaki mükemmellik ilişkisi böyledir. Yani ruhun mahiyetinde bir degişme yoktur. Yalnız vücuttaki tasarrufu o vücudun sahip olduğu istidada, gelişmeye göredir. Ruhla beden arasındaki bu mükemmellik ilişkisinden dolayı ikisinin tek bir şey olduğuna nasıl hükmolunabilir?
Görünüşe aldananlar, onları muntazam değil gibi görürler; fakat intizamsızlık onlarda değil, onları öyle gören gözlerdedir.
Sayfa 36 - Diyanet İşleri Başkanlığı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yarım dirhem şeker yemek için bir okka odun çiğnemeli (Keçiboynuzu)
Bazılarının hali suya atılmış sepete benzer. Suya atılmış olan sepet, içindeki suyu kendi malı zanneder; sudan çıkarılınca durumun zannettiğinin aksi olduğunu anlar.
Cenâb-ı Hakk'ın varlığı Güneş gibi delile hacet göstermez. Hatta insanların o noktada ittifaka varmaları, Allah'ın varlığını isbat için ileri sürülen deliller sırasına geçmiştir. Güneşi biraz daha iyi göreyim diye ışığına başını çevirenlerden görme imkânının büsbütün ortadan kalkması gibi, Allah'ın varlığı hususundaki delilleri derinleştirmek gayretine düşenlerin beyhude gayretleri de bazan isteneni daha da güçleştirmekten başka bir işe yaramıyor.
Sayfa 87 - Diyanet İşleri Başkanlığı YayınlarıKitabı okudu
İnsan maddî gıdasının iyisine, kötüsüne nasıl dikkat ederse, ma­nevi gıdası demek olan fikir bilgilerinin sağlam ve bozuk olanına da öylece dikkat etmelidir. Aldıklarını, bulduklarını midelerine dolduran oburlar sonunda oburluk hastalığıyla hasta, ve bunun da neticesi olarak nasıl dayanılmaz acılara duçar olurlarsa, her gör­düklerini ve her işittiklerini, kıtık yastık doldurur gibi kafalarına dolduranlar da sonunda o mühim ve nâzik or­ganı zedeler ve hasta eder. Mideyi doldurmadan doğan rahatsızlık hafif bir müshil, üç – beş gün kadar bir korun­ma ile geçer. Şayet geçmez de,hastalık, ebedî hayata ma­betle bir hiç olan bu fânî hayatın sona ermesiyle neticele­nirse hiç olmazsa ondan ötesi lekelenmekten ve bozulmak­tan kurtulmuş olur. Halbuki dimağın rastgele doldurulma­sı midenin doldurulmasına benzemez. Mide dolmasının bir müshil ile defi mümkündür, demiştim. Halbuki dimağın gereksiz yere doldurulmasının bin müshil ile define imkan yoktur. Adam Toptaşında mecburen hücreye konur (Aklı­nı kaybedeceği için). Bunun neticesi ise pek vahim yâni ebedî hüsrandır.
Reklam
Yalnız bir imandan dahi sayısız belirtiler ve alâmetler zuhur eder. İş onu elde etmekte. Hatta Peygamber Efendimiz Hazretleri hadisle­rinden birinde şöyle buyururlar : Bir adam Cenâb-ı Ha k’a karşı kırk gün ihlâs üzere ibadette bulunsa o ihlâsın feyzi kalbini kaplar, kalbinde hikmet pınarlarının sulan da dilinden akar. Bu hadis-i şerifin yüksek
Dindar olanların kalbinde bir saadet mayası vardır ki dünyanın bütün felaketleri bir araya gelse onu bozamaz. Çünkü o saadet maddiyata, yok olabilecek sebeplere bağlı değildir, hakikîdir, vicdanîdir.
Ne taaccüp ediyorsun buna dünya derler Yenilen herzelere onda nihayet yoktur. Yerin altında öküz var mı dedi bir meczûp, Onu bilmem dedim, fakat üstünde pek çoktur.
Sayfa 20 - Diyanet İşleri Başkanlığı YayınlarıKitabı okudu
86 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.