Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Divan Edebiyatı Estetiği

Cihan Okuyucu

En Beğenilen Divan Edebiyatı Estetiği Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Divan Edebiyatı Estetiği sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Divan Edebiyatı Estetiği kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Edebiyat tarihi sonuçta medeniyet tarihinin bir parçasıdır.O halde medeniyet tarihinin her alt başlığı zaruri olarak bütüne bağlıdır ve o bütün içinde anlam taşır.."
Osmanlı mûsikîsi; tezhibi, nakşı (minyatürü), halısı, hattı ve ebrusuyla, Batılıların sublime art dedikleri 'ulvî' bir güzellik olan Osmanlı sanatının —mimarîdeki taş yerine— Ses'te billurlaşmış şeklidir; Tablolarında uzun süre en koyu bordo, narçiçeği ve kestane renklerini kullandıktan sonra, paletinde siyah ve griden başka renk, tuvalinde belirsiz dikdörtgenlerden başka şekil bırakmayan M. Rothko'nun (1903-1970) resmi gibi, en yalın ezgilerle zaman ötesini anlatan, derinliğiyle insanı sonsuza kanatlandıran bir müzik;mehter ile başkasına karşi olan kücük savaşı (cihad-i asgar), ayin ve zikirleriyle ise kendi benligine karşi olan asıl büyük savaşı (cihad-ı ekber) kazanmayı hedeflemiş bir iman müziği (Tanrıkorur,493)
Reklam
İnsanın fâni tarafı dünya ile ilişkili olduğundan ve benzer kendi benzerini çektiğinden, fâni ve dünyevi olan şahsî ben kendi benzerinin (dünyanın) içine daha çok dalmaya uğraşır. Oysa ruhun özlediği yer asıl vatanıdır.
Bir müdekkik kalkıp da: ”Türk ruhunda en ziyade göze çarpan şey aşk ve ihtirastır!” dese gözleri kamaştıracak kuvvette doğru bir söz söylemiş olur. Halk şiiri ve tekke şiirinde her şey gönül etrafında döner. Türk musikisine bakınız baştan nihayete kadar beste ve güftesiyle aşktır. ” (Beyatli, 62) Peki; ama eskilerin aşktan anladığı şey bizim anladığımız mı? Bu konuda da şunları söylüyor şairimiz: Bu şiirde aşk bugünkülerin anladığı gibi bir çehreye alaka manasmda değil, bir ummandır. Fuzulî kimi sevdiğini, sevdiğinden ne istediğini, sevdiği sorsa ne söyleyeceğini bilmez. Nedim durup dinlenmeksizin Iaubali bir meşreple sever. Galib Dede aşkı öyle bir cezbede duyar ki gözler kamaşır... Aşk ruhun yanıklığı ve uzun bir susamak olduğu için bütün o şairler şiirlerinde Cem’in şarap küplerini devirirler, muttasıl kadehler doldururlar, bir türlü kanmazlar.” (Beyatlı, 54-55)
Bir müdekkik (araştıran, araştırmacı) kalkıp: "Türk ruhunda en ziyade göze çarpan şey aşk ve ihtirastır!" dese gözleri kamaştıracak derecede doğru bir şey söylemiş sayılır. Halk ve Tekke şiirinde her şey gönül etrafında döner. Türk musıkîsine bakınız, baştan nihayete kadar beste ve güftesiyle aşktır. (Yahya kemal BEYATLI)
Eski toplum ve şiirin merkezinde saray vardır; her şey hükümdar etrafında döner, onun iradesi mutlaktır, sorgulanamaz. Sonra bu fikir taşırılarak bitki ve hayvanlar âlemine de teşmil edilir; bu âlemin hükümdarları gül ve aslandır. Hükümdarın reaya ile münasebet şekli âşık-maşuk arasındaki ilgi için de model olur. Sevgili de kalp ülkesine hükmeder; o, güzelliğiyle gül, kudretiyle güneştir. Keza denk olmadığı âşığını sevmez ve kıskanmaz; onun tarafından sevilmeyi bir lütuf olarak kabul eder; buna mukabil sevenleri -tıpkı hükümdarın gözüne girmek için çekişen saray halkı gibibirbirine rakiptir. Hülasa; ”Eski Şiirimizde aşk, sosyal rejimin ferdî hayata aksi olan bir kulluktur.” (Tanpınar, 19. Asır, 5)
Reklam
Hakikatte eski musikimiz belki bizim en öz olan sanatımızdır. Türk ruhu hiçbir sanatta bu kadar serbest surette kendi kendisi olmamış, bu kadar derin ve yüksek kemale mutlak bir hamle ile erişmemiştiı: O ne büyük ibdadır, o ne zengınliktir. (Tanpınar, Yaşadığım Gibi, 340) Yazara göre üç büyük bestekâr üç dönemi eserleriyle temsil ederler: A.Meragî'nin eserinde garib bir tokluk ve nağmenin şalı mevcuttur. ltrî’nin Nevakaı’ı klasik bir sanattan beklenen her şeyi, yerli yerine oturmuş eşyayı temsil eder. Dede Efendi'nin Ferahfeza Ayini ise inkıraz devrinin bütün acısını kendinde taşır. Diğer sanatlara karşılık musiki Tanpınar’ın ifadesiyle XVII. asırda “tam klasik devrinde"dir. Hafız Post (1630-1694) ve en önemli bestekârımız Itri (1630?-1712) bu devirde yetişir. Lale Devri’nde Önceleri pek iltifat görmeyen şarkı formu zamanla önem kazanır ve bu şekil Hacı Arif Beyle zirveye ulaşır.
Toplum-edebiyat ilişkilerine getiren yazara göre bir dönemin hayatını anlamak için en iyi ayna edebiyatır:""Toplumun belli bir süre içindeki durumunu görmek istiyor musunuz?Edebiyatını gözden geçiriniz.Toplumbilim araştırmalarında çok zengin bir kaynak olan tarih,bu konuda edebiyatla asla yarışamaz."Zira, tarihin konusu siyasi olaylardır daha çok.Fert olarak insanı ve onun kaygılarını ise edebiyat anlatır.Eski divanlarla hamseleri açınız.Onların küflü sayılarında,kılıkları,yaşayışları, düşünceleri, gelenek ve görenekleriyle atalarımızın canlandığını göreceksiniz...Münacaatlarda yalvaran mü'mini,kasidede bir şeyler ümid eden ve abartan şairi,gazanamelerde cihat erlerini,şehrengizlerde kâküllü dilberleri,surnamlerde devir düğünlerini,mesnevilerde efsanelere karışmış da olsa devir aşklarını...Eski hayatı,katılmamış kalıplar içinde bile,bütün canlılığıyla bulabilirsiniz....."
Geleneksel toplumda din dışılığa hiç yer olmadığı için her çaba insan hayatının bütün yönlerini kutsallaştırmaya yöneliktir. Basit bir iplik ve iğnenin bile böyle sembolik ve ikinci anlamı vardır. Coomarasvamy bu dille varlık anlayışı arasındaki ilgiler üzerinde duruyor. Ona göre, nazari ve ilhama dayalı bütün sanatların nihai konusu Allah’tır. O ilahî kaynakla temas derecesine göre sanatları üçe ayırır: 1. Saf akli ve nazari sanat. 2. Dünyevi ihtiraslar ve duyu organlarıyla yaşanan tecrübelerden kaynaklanan dinamik sanat. 3. Sahte sembol kullanan sahte ve bir şey söylemeyen sanat. Bunlardan ilkinin metodu olan sembolizm; ilahî âlemdeki hakikatin fizikî âlemde ona tekabül eden başka bir hakikat ile temsil edilmesidir. Mesela Sanskritçede puskara kelimesi zahiren lotüs çiçeği anlamına gelir, batını anlamıyla ise tecelliyi ifade eder. Hristiyanlıkta da gül çift yönlü kullanılmıştır. Dolayısıyla hakiki sanat eserleri mana bakımından özünde metafizik olduklarından bu eserlerde duyu organlarımızla kavrayabildiklerimizin ötesinde ve arkasındaki hakikatin gösterilmesi veya ima edilmesini sağlayan semboller kullanmak bir zarurettir. Geleneksel sanat esasta metafizikle ilgilendiği için dinî sembolizmin de üstünde bir sembolizm taşır. (Livingston,108-113)
...divan şairinin asıl dikkati beyittir. O, bütünden ziyade parça güzelliğine ehemmiyet verir ve adeta her beyti ayrı bir eser gibi inşa eder .
Sayfa 169
99 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.