Gönderi

Eski toplum ve şiirin merkezinde saray vardır; her şey hükümdar etrafında döner, onun iradesi mutlaktır, sorgulanamaz. Sonra bu fikir taşırılarak bitki ve hayvanlar âlemine de teşmil edilir; bu âlemin hükümdarları gül ve aslandır. Hükümdarın reaya ile münasebet şekli âşık-maşuk arasındaki ilgi için de model olur. Sevgili de kalp ülkesine hükmeder; o, güzelliğiyle gül, kudretiyle güneştir. Keza denk olmadığı âşığını sevmez ve kıskanmaz; onun tarafından sevilmeyi bir lütuf olarak kabul eder; buna mukabil sevenleri -tıpkı hükümdarın gözüne girmek için çekişen saray halkı gibibirbirine rakiptir. Hülasa; ”Eski Şiirimizde aşk, sosyal rejimin ferdî hayata aksi olan bir kulluktur.” (Tanpınar, 19. Asır, 5)
·
1 görüntüleme
Vakti Garîbe Âlemi Muhal okurunun profil resmi
Kutsal sanat; bir anlamda gaybı bilinebilir, idrak edilebilir, duyularla algılanabilir temsiller aracılığıyla maddi olanda somutlarken; ortaya çıktığı nesnesini de kutsallaştırır. Söz konusu kutsallaştırma 'kendi adına bir maneviyat' yarattığı için, Allah'a yönelmesi gereken ilgiyi, dikkati kendi üzerinde' toplar, tutar ve onda sabitleştirir. Sabitleşen bu ilgi zamanla maneviyat yaratan' odağın sınırları içine hapsolur. Hapis hali, Allah'a yönelmesi gereken ilgiyi üzerinde toplamak suretiyle insanlarda güvenli, tanıdık bir maneviyat aracı olarak sahte bir rahatlama yaratır.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.