Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Divan Edebiyatı Estetiği

Cihan Okuyucu

Divan Edebiyatı Estetiği Sözleri ve Alıntıları

Divan Edebiyatı Estetiği sözleri ve alıntılarını, Divan Edebiyatı Estetiği kitap alıntılarını, Divan Edebiyatı Estetiği en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ebu cehile ,lailahe illallah, deyiver!demişler . O da; "Bunu söyleyince ardından namazı, orucu vs. gelecek " demiş.
Sayfa 230
Edebiyat tarihi sonuçta medeniyet tarihinin bir parçasıdır.
Reklam
"Divan Edebiyatımız medeniyet âlemine büyük bir iftiharla sunabileceğimiz bir sanat mahsulüdür.Onun içinde insan zekası kendi yolunda varabileceği son merhaleye varmıştır."
"Bu dünya bir gurbet diyarı ve geçici bir kervansaraydır.Buraya gönül bağlama ve asıl ebedi yurdunu unutma, kendini ona hazırla. Ölümün ne zaman geleceğini veya kıyametin ne zaman kopacağını biliyor musun? Dünya cefası çok,vefası az bir duraktır; o seni bir kez güldürse ardından hemen ağlatır; o halde ona bu bağlılık neden? Neden nefsinin zebunu olmadasın, aklını başına devşir!Dünya denen kocakarının aldatmasına kanma,bu günden yarını gör.Dünya da dünyadaki her şey gibi fanidir, kalıcı olan tek şey Allah'tır.Ölüm ne fakir seçer ne de zengin; yarın bir kefenle gömüleceksin;o halde sultan olsan neye yarar.Dünya bir etkinliktir; insan yapıp ettiğinin karşılığını hesap gününde görecektir.O dehşetli günü sıkça anmak ve oraya hazırlanmak lazımdır.Kıldan ince kılıçtan keskin sırattan geçmenin dehşetini asla unutma! İnsanı kurtaracak şey Resul'ün sünnetine uymak ve onun yolundan gitmektir.Ölümden hiç kimse kurtulmadı, ona ne Bukrat ne Lokman deva buldu.Ne tahtı rüzgârda gezen Süleyman kaldı ne asası ejder olan Musa.Hani Yakup, hani İsmail, hani güzeller güzeli Yusuf? Ebubekir,Ömer Osman ve Ali nerede! Hakkın sevgilisi Hz.Muhammed bile öldükten sonra biz mi kurtulacağız.O halde ölüme hazırlan!" Ahmet FAKİH
Eğer kendimi (hakikatimi) bilmem gerektiği kadar yakından bilseydim bütün yaratılmışlar hakkında tam ve mükemmel bir bilgiye sahip olurdum. Çünkü ruh en üst gücünü kullanabildiğinde, temiz bir aynanın her şeyi tek bir görüntü içinde görebildiği gibi, her nesneyi bilebilmeye muktedirdir. Livingston
"Bir İrlanda türküsünde şöyle der âşık: 'Sevgilim şu dünyada benim payıma düşen sensin."
Reklam
Sembolik dille birlikte eserde yoğun bir teksif divan şiirinin karakteristik özelliklerindendir ve bu husus onu Batı’daki örneklerden ayırır. Vasfi Mahir Kocatürk bunu şöyle ifade ediyor: ”Şark toplayıcı, garb yayıcıdır. Garbın bir cümle ile anlattığını şark bir hece ile duyurur. Avrupalı bizimkilerin bir mısradan duydugunu bir kitap okumadıkça anlayamaz. Onun için aynı duygunun ifadesi Fuzulı ’de bir gazel, Shakespeare’de bir kitap olur. Garblı müşahhastan anlar. Bu mücerret fikir ve duygu hülasasmı onun gözünün önünde açmak, yaymak, canlandırmak lazımdır. ", ”Fuzuli yarım kilo bal için iki çeki odun yemeye gelemez.” (Kahraman, 70) Bir hayli abartılı görünen bu fikrin bir benzerine Schimmel'de de rastlıyoruz. Yazara göre, divan edebiyatının en büyük özelliği sublimasyondur. Minyatürist ve tezhipçiler bir gülü olduğu gibi tasvir etmez adeta gülden gülyağı çıkarmak kabilinden davranırlar. Bu konsantrasyon şairde de görülür. 0 bir parçaya bir hikâye sığdırır ve böylece iş ferdî bir tecrübe olmatan çıkıp umumi bir mahiyet kazanır. Şair bu yoğunluğu hayal ve telmih yoluyla sağlar. Bu durum Orta Çağ ve Barok şiirinin büyük ölçüde Tevrat, Zebur ve İncil’e yaslanması ve onlara telmihte bulunmasına benzer. (Schimmel,
“Kellimu’n-nâse ‘ala kadri ukûlihim” yani “İnsanlarla anlama kapasitelerine göre konuşunuz.”
Sayfa 60
Her ırkın kendine has bir bakış açısı vardır...
Sayfa 77
Reklam
"İnsan ancak ilgi duyduğu şeyi görür ve gördüğü şeyi işler."
Daha sonra sözü toplum-edebiyat ilişkilerine getiren yazara(A.Sırrı Levend) göre bir dönemin hayatını anlamak için en iyi ayna edebiyattır: " Toplumun belli bir süre içindeki durumunu görmek istiyor musunuz? Edebiyatını gözden geçiriniz. Toplumbilim araştırmalarında çok zengin bir kaynak olan tarih, bu konuda edebiyatla asla yarışamaz.”
İbnü’I-Arabî de Füsus ve Fütuhat-ı Mekkiye’ de sevgi üzerinde çok durmuştur. 0 da sevginin bir oluşunu yine bu varlık anlayışına bina eder. Buna göre; eşya, var olmadan önce de zat-ı Bari'de ”ayn”lar olarak mevcuttu. Allah’ın kendine duyduğu aşk onları görünür kıldı. Dolayısıyla, Allah’ın kendini sevmesi, kendi dışındaki şeyleri -eşyayı-de sevmesi anlamı taşır. O halde; Allah zatını, zatı için, zatında sever. Demek ki sevgi hangi kılıkta ortaya çıkarsa çıksın kaynağı bu muhabbettir. Esasen ortada Allah'ın güzelliği ve ona duyulan sevgiden başka bir şey olmadığından Allah’tan başkasını sevmek mümkün değildir.
Geleneksel kültürde bilginin sonradan kazanıldığına değil hatırlamadığına inanılır. Sanatkârın (insanın) yapması gereken şey, "hatırlama"nın gerçekleşmesi için akıl aynasını temiz tutmaktır.
Allah'tan gelen delilik insan kaynaklı sıhhatlikten daha üstündür. Eflatun
Sayfa 111 - kapıKitabı okudu
99 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.