"Gerçek karakter, terimin de ima ettiği gibi, bir karakterin psikolojik ve ahlaki varlığının derinliklerine verilen isimdir; ancak ve ancak yaşamın, karakteri basınçla köşeye sıkıştırdığı ve seçim yapıp eylemde bulunmaya zorladığı bir anda açığa çıkabilecek bir hakikiliktir."
Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü ; bilgelik çağıydı; ahmaklık çağıydı; inanç devrini, inançsızlık devriydi; aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi; umudun baharıydı, umutsuzluğun kışıydı; önümüzde her şey vardı, önümüzde hiçbir şey yoktu; hepimiz doğrudan cennete ya da hep birlikte doğruca diğer yola gidiyorduk...
Sayfa 56 - İki Şehrin Hikayesi -Charles DickensKitabı okudu
Kenneth Burke’un söylediği gibi, hikayeler, bu dünyada başkalarıyla ve en önemlisi, kendimizle bağ kurarak yaşayabilmemiz için gereken teçhizatı sağlar.
İnsan ilişkileri esas itibariyle, günümüzü karartıp aydınlatan karmaşaların içine /dışına doğru veya ortasında / çevresinde gerçekleştirdiğimiz uzun mu uzun konuşmalardır. Ailemizle ve arkadaşlarımızla muhabbetimiz onlarca yıl sürerken kendi kendimizle konuşmamız hiç bitmez : Suçluluk duygusu bilinç düzeyine çıkarılamayan arzuları paylar, cehalet bilgelikle dalga geçer, umut umutsuzluğu yatıştırır, ani dürtüler temkinli olma eğilimini alaya alır ve nüktedanlığımız her birine güler geçer. Kısacası, benliğimizin en iyi ve kötü halleri son nefesimize kadar bir tartışma içindedir.
Konuşuruz.
Konuşmak, diğer tüm özelliklerimizden daha çok insanlığımızı ifade eder. Sevgililerimize fısıldar, düşmanlarımızı lanetler, tesisatçılarla tartışır, köpeğimize 'aferin' der, annemizin mezarı üzerine yemin ederiz...
Yarın, yarından sonra bir yarın, bir yarın daha
Sürüp gidiyor günden güne küçük adımlarla;
Geçmiş günlerimiz ise nice sersemliklere ışık tutmuş
Ölüm yolunda, toz toprak olmazdan önce.
-Macbeth, Macbeth