Yüce dinimiz İslam insana, insan olduğu için değer verir. Bu değer atfında makam, mevki, dil, renk gibi tarih boyunca insanları ayrıştıran, sırf fiziksel özellikleri yüzünden birini diğerine üstün kılan ayrımlar yoktur. Üstünlüğün ancak takvada olduğu dile getirilir. Maalesef tarih boyunca insanlar kimi zaman fiziki özellikleri kimi zaman ten renkleri kimi zaman ise bedensel engelleri sebebiyle toplum tarafından hoş görülmemiş, bilhassa akıl sağlığı yerinde olmayan bireyler yakın tarihe kadar çeşitli kovuşturmalara maruz kalmıştır. İslam dini ise asıl engelin bedende değil, hakikati görmeyen gözde, hakkı duymazlıktan gelen kulakta olduğunu vurgular (Bakara, 2/18). Asıl engel bizi bir şey yapmaya, doğruyu haykırmaya alıkoyan sebeplerdir. İnsana düşen ister bedenî, ister ruhi olsun hayat yolunda karşısına çıkan engelleri aşabilme cesareti göstermesidir.
Peygamber Efendimiz de engelli sahabilerin kendilerini toplumdan dışlanmış hissetmemeleri için onlara çeşitli görevler vermiş, cemaatle namaza sağlıkları el verdikçe katılmalarını istemiştir. Ehil oldukları alanlarda engellilerin sahip oldukları yetenekleri toplum yararına kullanmalarının önünü açmıştır. Zira engelli bireyler insanların kendilerini olduğu gibi kabul etmelerini, tüketen değil üreten insanlar olarak topluma katkı sağlamayı arzu ederler. Allah Resulü’nün gayesi de bu minvaldedir. Bizler için her yönüyle “üsve-i hasene” olan Hz. Muhammed’in (s.a.s.) engellilere yönelik öğretisi tüm çağlar için yol göstericidir.
Diyanet Aile Dergisi olarak bu ay penceremizi engelliler haftası münasebetiyle “Engelsiz Yaşam” diyerek açtık. Hatice Ebrar Akbulut, asıl engelin irade zafiyetinde olduğunu dile getirdi: “İşe yarar bir şeyler yapmaya gücümüz yettiği hâlde o güçten ve edimden bizi alıkoyan her şey engelimizdir. Kendimizi gerçekleştirmek, hedeflerimize doğru yola koyulmak istediğimizde tıkandığımız yerde yürümeyi bırakıyorsak burada esas engel irademizdedir.” Aslıhan Turhan, dosyamız için “Hayata Engel Yok” yazısını kaleme aldı. Mustafa Mehmetoğlu, Feth suresi 17. ayet-i kerimenin ışığında İslam dininin engellilere bakış açısını ele aldı.
Hadislerle Aile köşemize Emine Erdoğan Marsak, “Anne Babanın Hayır Duası” yazısıyla katkı sundu. Ali Necip Erdoğan, Varlık Aynası’nda bu ay kalemini “Şükür” kavramına çevirdi. Mehmet Kahraman, Kültür Sanat köşesinde “Baş Ucu Kitapları”nı yazdı. Sandık İçi’nde eskimeyen zamanlardan seslenen Ayşe Ünüvar, “Bayram Gelenekleri”ni anlattı. Bu ay söyleşimizi Âmir Ateş’le musiki yolculuğu üzerine gerçekleştirdik.
Sizleri birbirinden kıymetli yazı ve yazarlarımızla baş başa bırakırken Ramazan Bayramı’nızı en içten dileklerimizle kutluyor. Savaşlar, zulümler altında yaşayan insanlık için daha müreffeh ve barış dolu günler diliyoruz.
