Dünyaya özgün ve sonsuz güzelliği geri getirme sorunu, ruhun kuruluşuyla çözülür. Doğaya baktığımızda gördüğümüz harabe veya boşluk kendi gözümüzdedir. Görme alanı ekseni şeylerin ekseniyle kesişmez, dolayısıyla saydam değil mat görünürler. Dünyanın birlikten yoksunluğunun; bozuk ve yığınlar halinde olmasının nedeni insanın kendi içinde bölünmüş olmasıdır. İnsan ruhun bütün taleplerini karşılayana dek doğa bilimci olamaz. Sevgi ruhun algısı kadar talebidir de. Nitekim ikisi de diğeri olmadan kusursuz olamaz. Sözcüklerin taşıdığı en yüksek anlamda düşünce dindardır, dindarlık düşüncedir.
Sayısız halkadan oluşan ustalıklı bir zincir,
Uzanır bir sonrakine, en uzaktakini getirir;
Göz, iliştiği her yerde kehanetleri okur,
Gül dediğinse her lisanda konuşur;
Tırmanır biçimin tüm kulelerinden,
İnsan olmaya çalışan solucan
Doğa düşüncenin aracıdır ve üç özelliği vardır:
1. Sözcükler doğal olguların göstergesidir.
2. Belirli doğal olgular, belirli ruhani olguların simgesidir.
3. Doğa ruhun simgesidir.