Madenler, dünyanın her gün maruz kaldığı onca yangına, yıkıma, gemi enkazına, savaşa, desiseye, onca insan kalabalığına ve lükse olan düşkünlüğe rağmen o denli zengin, çeşitli, velut ve yüzyıllardır biteviye yeniden canlanmasını sürdürmekte ki biçim biçim değerli taşlar, aralarında yalnızca gün ışığını geçireni de dahil rengarenk işaretlerle dolu taşlar, bereket dolu şifalı su kaynakları, alevleri ortaya buraya saçılıp da yüzyıllardır tükenmeyen ateş işte ortada...
Doğa, bir yerden alıp yuttuğunu başka bir oluşumlar telafi edercesine farklı yollarla yeni karalar meydana getiriyor, denizin ortasında ansızın beliren karalar bunu doğrulamaktadır...
Yıldızlar belirli bir kişiye bağlı olarak oluşmadıkları veya yok olmadıkları gibi, kaymaları da belirli bir kişinin yaşamının sona erdiği anlamına gelmez.
Bir de yeryüzünün niçin zararlı şeyler meydana getirdiğine şaşıyoruz.. Oysa kanaatimce vahşi yaratıklar, yeryüzünü koruyup kollayıp günahkar ellerden uzak tutmak için var..
Ancak doğanın zehir üretmesi bize zarar verse dahi, bundan yakınmaya hakkımız yok; zira doğanın biricik parçası olan toprağa karşı nankör olmamamız gerekir.. İnsanın sürdüğü sefanın da yaptığı taşkınlığın da cefasını çeken ondan başkası değildir çünkü...
Yıldızlar belirli bir kişiye bağlı olarak oluşmadıkları veya yok olmadıkları gibi, kaymaları da belirli bir kişinin yaşamının sona erdiği anlamına gelmez...