Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Vefatının 10. Ylında Aliya İzzetbegoviç

Doğu Batı Arasında İslam Birliği İdeali

Merve Akkuş

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Hicret
Çünkü hicret, zor olanı, Allah’ın rızasını ve İslam ahlakını temel alarak tercihte bulunmak ve bu tercihi yaşamak demektir.
Ve özet...
Esasen ütopyada insanlar yaşamazlar, sadece fonksiyon icra ederler. Çünkü insanın şahsiyeti yok, psikolojisi vardır.
Reklam
Tarafsızlık
İzzetbegoviç’e göre “insan ahlaken tarafsız olamaz. Her hareketinde ya gerçekten ahlaklıdır ya da sahte ahlaklıdır. Çoğu zaman da, hemen hepimizde olduğu gibi, ikisi birdendir.” Tarih-teki en gaddar yöneticiler bile yaptıkları bütün kıyımları, adaletsizlikleri, zulümleri, onları buna zorlayabilecek bir otorite olmadığı hâlde, ahlaki bir gerekçeye dayandırmak gayreti içine girmişlerdir. Bu tip uygulamaları meşrulaştırmak adına bazen “ihanet,” bazen “toplumu karanlıklara götürmek” gibi gerekçelerin sunulması; konumu ne olursa olsun hiçbir insanın ahlak mahkemesinden kaçamayacağının ve “tasvip edilmeye” ihtiyaç duyduğunun en açık delilidir. Nasıl sahte para, değerini daima hakiki paraya borçlu ise sahte ahlak da daima ha-kiki ahlakın kıymetinden bahseder. Kısaca insanın ahlakı hayatından, hatta gündeminden çıkartması mümkün olamamaktadır.
Kesinlikle katılmıyorum , Sezai Karakoç'un ifadeleri daha doğru
Kitabın(Doğu Batı arasındaki İslam) içeriği en kısa satırlarla şöyleydi: Her şeyin çift yaratıldığı gibi insan da yaratılmış bir canlıdır, insanın da bir ruhu ve vücudu vardır. Vücut ruhun evidir. Bu ev bir evrim geçir-miştir ve kendi geçmişi vardır, ancak ruh değişmemiştir. Tanrı ona kendi dokunuşuyla can vermiştir. “Ev”’’ yani vücut bilimin işidir, ancak ruh dinin, sanatın ve ahlakın kapsamındadır. Bu yüzden İzzetbegoviç için, insanın iki yönü ve iki gerçeği vardır. Batı dünyasında bunları Darwin ve Michelangelo teslim eder. Onların gerçekleri birbirinden farklıdır, ancak birbirini dışlamaz. Yazar bu duruşunu, bu “gerçeklerin” kendilerini medeniyet ve kültürün bir tezadı olarak gösterdiğini ve kendisine göre bilimin ve tekniğin medeniyete, dinin ve sanatın ise kültüre ait olduğu tezini geliştirerek doğrulamaya çalışır. İlki insanın varoluşsal ihtiyaçları-nın (Nasıl yaşıyorum?) diğeri ise varoluş amacının (Neden yaşıyorum?) bir ifadesidir. Me-deniyet “yerin hâkimiyeti”, din ise “göklerin hâkimiyeti” içindir. Doğu ve Batı Arasında İslam kitabında İzzetbegoviç İslam’ın bu iki, “üçüncü olarak da insana ait herşeyin bir kaydı olan iki cinsin” arasındaki tezadın bir sentezi olduğunu kanıtlamaya çalışır.
Batının en zeki insanları (!)
Ütopyaya göre aslolan fert değil toplumdur. Yeni nesil herhangi bir bitki veya hayvan gibi yetiştirilebilir ve bu kararlı bir biçimde yapılmalıdır. Fert bir biçimde topluma uydurulur, eğitim diye bir kurum bunun için vardır. Ütopyanın araçsal bir bilimi olan sosyolojiye göre, toplumsal kurguya uygun olmayan birey, bir sapma içindedir; asosyaldir, anormaldir. Platon’dan Marks’a kadar bütün ütopyalarda masal, müzik gibi edebiyat ve sanat eserleri, insanı kurgu dışında tutabileceği için yasaklanması gerekli olgular olarak kabul edilir. Bu kurguyu yüksek düzeyde bozma potansiyeli taşıyan din ise dışlanmalı veya gözetim ve denetim altında tutulmalıdır. Toplumun sağlıklı fertlere ihtiyacı vardır. Tedavisiz hastalar intihar etmelidir, bu gerçeği kabul etmeyenler ise öldürülebilmelidir.
Aliya'ya karşı çıkanlar +1
Aliya İzzetbegoviç
Aliya İzzetbegoviç
, İslamcılık tarafından şiddetle eleştirilmekle birlikte İslam dünyasında yaygın olan ve zaman zaman İslamcı düşüncenin içine de sızan pek çok inanç ve pratiğe bütünselci yaklaşımdan hareketle karşı çıkmaktadır. Örneğin İzzetbegoviç’e göre; • Müslümanın hayatı dönüştürme sorumluluğundan kaçması anlamına gelen Mehdi beklentisi “bizim tembelliğimizin adıdır” (2007, s. 188). • İslam’da aşırı bilge, her şeyi bilen, hatasız ve ölümsüz kimseler yoktur (2007, s. 184) ve Kur’an-ı Kerim kahraman karşıtı bir kitaptır. • Gün içinde ekmeklerini nasıl kazandıklarına bakılmaksızın tüm iyi insanlar aynı topluluğa aittir (2007, s. 181). • İslam toplumunun diğer topluluklarla ilişkilerinde esas olması gereken prensipler arasında saldırgan savaş ve cinayetin yasaklanması ve herkesin dinî aidiyetinin hürriyeti bulunmaktadır (2007, s. 191). • Eski medeniyetlerin bütün bilgilerine hiçbir komplekse kapılmadan yaklaşılmalıdır (2007, s. 185). • Formlar tali öneme sahiptir (2007, s. 200). • Haremlere (çok eşliliğe) son verilmelidir. Kadına haksızlık yapmak için kimse İslam’a dayanma hakkına sahip değildir (2007, s. 189).
Reklam
Önce eşitiz , sonra da doğuran hayvan :)))
Ütopik çerçevede en çok istismar edilen ve sömürülen kesimlerin başında KADINLAR gelmektedir. Ancak özgürlük vb. ütopya söylemleriyle ikna edilmişlerdir. Ortaya çıkarılan, kadının kişiliği değil, dişiliğidir. Kadın mümkün olduğunca ailenin dışına çıkarılmaya, görünüşte erkekle eşitleştirilmeye çalışılmaktadır. Ama yine de erkekten farklı olarak akıllı hayvandan öte, güzel hayvan vurgusu yapılmaktadır. Bunun gerçekleştirimi için müthiş bir araçsal dünya ortaya konmuştur.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.