Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Marjinal Sohbetler 1

Doğu Batı - Sayı 65

Doğu Batı Düşünce Dergisi

Doğu Batı - Sayı 65 Gönderileri

Doğu Batı - Sayı 65 kitaplarını, Doğu Batı - Sayı 65 sözleri ve alıntılarını, Doğu Batı - Sayı 65 yazarlarını, Doğu Batı - Sayı 65 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Dahası, Varlığın sesine karşı insan sağırlaşmıştır ve Varlığı çeşitliliği içinde görememektedir.
Felsefe, hakikati söylemek için değil, epey­dir artık asla ulaşamayacağımızı anladığımız hakikate nazar etmek için yapılır.
Reklam
Ancak iyi ve kötünün ayırt edici bir yorumu onların birbirlerine karşı an­lamlarını açığa çıkarır. Bir şeyin anlamı, o şeyi temellük eden, onu sömü­ren, onu elinde tutan veya onda ifade bulan gücün bir işlevidir. Bir feno­mende, “anlamını varolan bir güçte bulan bir gösterge, bir semptom­dur.” Nietzsche’de tüm felsefe bir semptomatoloji, bir göstergebilim ha­line gelmiştir. Nietzsche, “bu ne anlama geliyor?” değil, “bu anlamı üre­ten kimdir?” sorusunu sorar. İyi ve kötü hiçbir özgül anlama sahip değil­dir; fakat konuşanın yaşam tarzının semptomlarıdır. Kelimeler, bir efen­dinin ya da bir kölenin ağzına yerleştirilerek anlamları belirlenebilir.
Öyleyse, hayatla uyumlu bir felsefe için önemli olan, çokluğu, oluşu ve ayrımları içine alan kavramsallaştırmalar yapmaktır. Olan biteni farklı­lığı ile yakalamak, mantık ilkelerine dayalı soyutlama yapmak değil, ras­yonel kavramların dışarıda bıraktığını doğrudan doğruya kavrayıp aktar­maktır. Bunu gerçekleştirmek, düşünmenin tüm yönlerinin de, yani bastı­rılmış yönlerinin ele alınmasıyla mümkündür. Deleuze için felsefenin ihtiyaç duyduğu şey, özdeşlik ve tasarım kavramlarına indirgenemeyen bir kavramsal yaratıcılıktır. Başka deyişle, mantık ilkelerinin esiri olma­yan, kavramları doğrudan sergileyen bir tür ampirizm.
Şunu iyice idrak etmeliyiz ki “benliğimizin bir “öz”ü yoktur, bizi birbirimize bağlayan bir ortak “doğa”mız yoktur ve ait olduğumuz toplu­luğun da değişmez bir temeli yoktur” (Rorty, 1995: 24)
Gerçek toplumsal faaliyetleri yapılaştıran yanılsamalardır. Top­lumsal gerçekliğin kaynağı, açıklanabilir ya da görülebilir davranışlar, ilişkiler değildir. Toplumsal görüngüler, her zaman için “gözden kaçan­lar”, “yanlış tanımlanlar’la ilişkili olarak anlaşılmalıdır.
Reklam
Plotinus’un bedenden utanç duyması kadar Freud da sanki tinden utanç duymuştur ve yalnızca küçük burjuvazinin aklına hitap etmiştir. Neden psikanalize giden bir işçi sınıfı hayal edemediğimiz açıktır. Demek ki Batı önce tinden maddeye, sonra da bedene savrulmuştur. Foucault’nun iddiasındaki gibi bu bir özgürleş­tirme değil bir kışkırtmaydı, söyleme doğru kışkırtma ve bir sonraki aşa­mada bastırmayla değil tahrikle cezbetme. Freud Kuzeybatı Avrupalının bedenini sarmaladığını düşündüğü zincirleri keserken derin tinsel yaralar açmıştır.