Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Doksan Beş Yıldan Serpintiler

Aydın Boysan

Doksan Beş Yıldan Serpintiler Gönderileri

Doksan Beş Yıldan Serpintiler kitaplarını, Doksan Beş Yıldan Serpintiler sözleri ve alıntılarını, Doksan Beş Yıldan Serpintiler yazarlarını, Doksan Beş Yıldan Serpintiler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
276 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
Aydın Boysan'ın kendi seçtiği köşe yazılarından, kitaplarından bir derleme. Bu kitabında daha çok gezdiği yerlerdeki gözlemlerini anlatmış, kendi seçtiği dizisi çok güzel, yazarın kısa ve öz olan komik anlatımıyla daha da eğlenceli bir hâl alıyor. Bu kitap sayesinde belkide hayatımızda hiç gidemeyeceğimiz, bilmediğimiz kültürleri tanıyabiliyoruz. Tek eksi yanı bence yazarın asıl mesleği mimarlık olduğu için; gezdiği şehirlerde teknik mimari detaylar üzerine durmuş.
Doksan Beş Yıldan Serpintiler
Doksan Beş Yıldan SerpintilerAydın Boysan · İş Bankası Kültür Yayınları · 201521 okunma
Kesinlikle Katılıyorum
Örneğin "hukukun üstünlüğü tartışılmaz" dendiği zaman benim de içimden inanmak geliyor. Ama bu romantik bir duygu... Gerçek o değil... Eğer bir ülkede iktidardaki çoğunluk partisi genel başkanı her istediğini yapabiliyorsa, o ana kadar açığa vurmadığı bir düşüncesini, önerisini sabaha karşı kanun maddesi hâline getirebiliyorsa, o ülkede hukukun üstünlüğü tartışılır.
Reklam
Aile, inşaatı yeni biten apartman dairesine taşınacaktı. Baba, eş daireye daha önce taşınan Karadenizli komşusuna sordu: "Hesap etmeye üşeniyorum. Siz perde yaptırmak için kaç top kumaş aldığınızı söyler misiniz?" Söyledi: "On top." Bir kaç hafta sonra ikinci aile taşındı. Bir gün kapıda rastlaştılar. İkinci taşınan Karadenizli beye takaza etti: "Sizin perde kumaş hesabınız yanlış... Aldığım on top kumaştan yedi top arttı." "Benim de artmıştı."
Sayfa 143Kitabı okudu
Karısı Maamıt Bey'e öfkeyle söyleniyor: "Sen beni deli edeceksin. Ne söylersem söyleyeyim hep düzeltmeye kalkışıyorsun. 23 yıldır bundan vazgeçmedin..." "Hanım, o dediğin 23 değil, 24 yıl olacak."
Sayfa 134Kitabı okudu
Herkes hatasını kabul etse tüm anlaşmazlıkların ruha sıkıntı veren ağırlığı ortadan kalkacak.
Sayfa 134Kitabı okudu
Örneğin "hukukun üstünlüğü tartışılmaz" dendiği zaman benim de içimden inanmak geliyor. Ama bu romantik bir duygu... Gerçek o değil... Eğer bir ülkede iktidardaki çoğunluk partisi genel başkanı her istediğini yapabiliyorsa, o ana kadar açığa vurmadığı bir düşüncesini, önerisini sabaha karşı kanun maddesi hâline getirebiliyorsa, o ülkede hukukun üstünlüğü tartışılır.
Sayfa 132Kitabı okudu
Reklam
Nehir kenarında bir park kanepesinde güneşleniyorum. Yanımda orta yaşlı birisi oturuyor. Laf atıyorum: "Ne güzel şehriniz var!" Şaşırıyor: "Neee? Rovaniemi mi güzel? Farkında değilim." Bu sefer ben şaşıyorum: "Siz nerelisiniz?" "Burada doğdum büyüdüm," diyor. "Nerede yaşamak isterdiniz?" deyince "Akdeniz'de" diyor. Anlaşıldı... Herkesin gözü başkasının malında.
Sayfa 101Kitabı okudu
Japonya'da acımasız bazı örflerin neden yerleştiği kavranamıyor. Bir Türk dostum sekreterlik için kendisine müracaat eden bir Japon kızına neden büyük Japon firmalarına gitmeyip de kendisine geldiğini soruyor. Kızcağız açıklıyor: "Babam ben çok küçükken ölmüş... Büyük şirketler babasız büyüyenleri işe almaz." Aynı dostuma bir erkek mühendis de aynı şeyleri söylemiş.
Asyalı el sıkma dâhil ten temaslarından hoşlanmaz. Elini omuzuna koymak, kolundan tutmak gibi davranışlar saygısızlık işaretidir. Hele hanımlara karşı yapılmışsa, "daha yakın ilişkiler" isteme sululuğudur.
Reklam
Japon hanımlarının inceliğine bir örnek şöyle: Düğünlerde bütün evli kadınlar yalnız siyah kimono giyiyorlar. Böylece "en güzel" olma fırsatı gelin hanıma bırakılıyor.
Alcatraz ziyaretimden doğan kısa izlenimim şöyleydi: Mahkûmlar böyle insanlık dışı önlemlerle ıslah olmaz, tersine canavarlaşır. Islah etmenin tek ciddi ve insanca yolu mahkûmlara insanca muamele etmek, onların kafalarını aydınlatmak, vicdanlarını işlevini yapacak hâle getirmektir. Ondan sonra cezalarını zaten kendileri verir.
İnsan duygulanınca eski günler aklına geliyor. Narlıkapı'da balığa çıktığım sandalla mehtaba da çıkardım. "Şahane gözler"i de söylerdim hani! Ağlatırdım bile... O günler üşüşmesin mi kafama o gece Zürih'deki otel odasında? Tutamadım kendimi. Hafifteeen, hafiften "Şahane gözler"e başlamadım mı yine? Birden telefon çaldı. Ses: "Burası resepsiyon. Doktor çağıralım mı?" dedi. Ben: "Niye?" dedim. "Oda komşunuz telefon etti. İnliyormuşsunuz da..." dediler.
17 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.