Kişisel çıkar kaynaklı hareketlerle ilkesel olanları birbirinden ayırmayı bilmek gerekir. Birine karşı dövüşürken ötekini desteklemek; büyük ihtilalcilerin erdem ve dehası işte buradadır.
Doksan Üç, Fransız İhtilali’ne yönelik olan karşı-devrimci tepkileri konu alıyor. Bu tepkilerin yani kralcılar ve cumhuriyetçiler çatışmasının nasıl iç savaş halini aldığını okuyoruz.
Denizde insanların savaşta ne hissettiklerini gördüğümüz gibi başkentten uzak kırsal kesimlerde geçimini sağlayan insanların da düşüncelerini, bu ihtilalin onlara yansımalarını görüyoruz. Onlar bu çatışmanın nedenlerinin bilincinde değilken bile bu çatışmanın içinde kendilerini bulurlar.
Kralcıların amaçlarına ulaşmak için gözlerini nasıl kararttığını, kadın, çocuk ve tutsak demeden herkesi öldürdüğünü görüyoruz. Ayrıca dini kullanarak bölge halkını kendi taraflarına çekiyorlar. Kitapta burayı anlattığı yerde aklıma “Din halkın afyonudur” sözü gelmişti. Aslında bir yandan da merkezi düşünce ile yerel düşüncenin çatışmasını da okuyoruz. Yerelde çatışmalar, saldırılar devam ederken merkezde de ihtilal günlük hayatı ve mekanları dönüştürmüş durumda.
Ben kitabı severek okudum. İhtilalin yansımalarını, iç savaş haline gelen çatışmayı, yerelin ve merkezin düşünce farklılığını güzel dile getirmişti. Hugo bunları karakterlerin hikayeleriyle birleştirerek daha etkili hale getirmişti.
Doksan ÜçVictor Hugo · İletişim Yayıncılık · 2018655 okunma
Analık bir saplantıdır.Onunla tartışılmaz.Anayı yüce kılan şey onun bir tür hayvan olmasıdır.Ve analık içgüdüsü ilahi olarak hayvani bir şeydir.Ana artık kadın değil dişidir.Çocuk da onun yavrusu.
Ruh emzirir,zeka ise bir tür memedir.Çocuğuna süt veren ana ile öğrencisine düşünce aşılayan öğretmen arasındaki benzerlik eksiksizdir.Öğretmenin kimi zaman babadan daha çok baba olması gibi,emziren kadın da anadan daha çok anadır.