Doğduğun yer, ev kaderindir. Geçmişte yaşananlar bir şekilde nesiller boyu tekrarlar.
Serpil'in annesi, sahnede şarkı söylerken babası ile tanışır ve evlenirler. Babasının isteği ve biraz da zoruyla sahneyi bırakır. Serpil beş yaşına geldiği zaman, annesinin sahne sevgisi baskın gelir ve onları bırakıp, tekrar sahnelere döner. Serpil artık 17 yaşına gelmiş, çevresi tarafından ilgi görmeye başlamıştır. Babasının pastanesine sürekli gelen Hasan ile babasının zoruyla evlenir. Bu evlilikten, Nihal ve Aysel adlarında ikiz kızları olur. Hayat yine oyununu oynar Serpil'e. Eşi yurtdışına çalışmaya gider, giderken sizi de aldıracağım der ama aldırmaz.
Serpil için yeni ve zorlu bir hayat başlamıştır. Kızları büyüdükçe sorunları da büyür. Aysel, anneannesinin izinden giderek evi terk eder. Yıllar sonra kucağında bir bebek ile döner, kızkardeşine adı Leyla der ve bebeğini bırakıp gider.
Hayatları bir döngü gibi sürekli terk edişlerle geçer. Nihal, kardeşinin kızını kendi kızı gibi büyütür.
Leyla annesinin kim olduğunu öğrenecebilecek mi?
Yalanların günyüzüne çıkmak gibi yönü vardır. Bu gerçekler karşısında neler yaşanacak?
Bence teyzem de aslında derinlerinde bir yerde annesinin hasta olmadığını biliyor ama itiraf edemiyor, sanırım korkuyor. Onu bırakıp gitmekten, yalnız kalmaktan, büyümekten, başkalarını suçlamayı bırakıp nihayet kendi hayatının sorumluluğunu almak zorunda kalmaktan.
Hepimizin karanlık yüzleri vardır hayatta kimseye göstermek istemediğimiz. Aydınlık taraflarımızı ise sergilemeye bayılırız.
Şafak sökmek üzere. "Umut hep var" kulağıma fısıldıyor sessizce.