Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

En Eski Dönüş Yolu Sözleri ve Alıntıları

En Eski Dönüş Yolu sözleri ve alıntılarını, en eski Dönüş Yolu kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çünkü aldattılar bizi! Öyle bir aldattılar ki, biz hala farkında değiliz. Çünkü kötüye kullandılar bizi, korkunç kötüye kullandılar! Anavatan için dediler bize, akılları fikirleri açgözlü bir sanayinin toprak kapma planlarındaydı… Şeref, şahsiyet için dediler, bütün düşündükleri bir avuç muhteris diplomatla beyzadenin post kavgası ve iktidar
Sayfa 183 - Sander YayınlarıKitabı okudu
Kahramanlık, mantığın bittiği yerde başlar...
Sayfa 42
Reklam
Ders
Sabah oluyor. Sınıfıma gidiyorum. Ellerini kavuşturmuş küçükler sıralarına oturmuşlar. İri iri gözlerinde çocukluk yıllarının o ürkek şaşkınlığı henüz duruyor. Bana öyle güvenle ve inanarak bakıyorlar ki! Kalbim tıkanacakmış gibi oluyor birden. Sıfırı tüketmiş yüz binden bir tanesi olan ben, bütün inançlarını ve hemen bütün güçlerini savaşın
Everest Yayınları - 1931Kitabı okuyacak
''Çünkü aldattılar bizi! Öyle bir aldattılar ki, biz hala farkında değiliz. Çünkü kötüye kullandılar bizi, korkunç kötüye kullandılar! Anavatan için dediler bize, akılları fikirleri açgözlü bir sanayinin toprak kapma planlarındaydı… Şeref, şahsiyet için dediler, bütün düşündükleri bir avuç muhteris diplomatla beyzadenin post kavgası ve iktidar
''Burada sizlerin önünde duruyorum. Sizlere öğretmenlik ve yol göstericilik yapmam gerekiyor. Ne öğreteyim sizlere? Yirmi yaşında içinizin boşalıp kavruk kalacağınızı, gelişmenizin en verimli çağında mahvolacağınızı ve acımasızca sıra malı olmaya zorlanacağınızı mı söyleyeyim? İnsanlar Tanrı ve insanlık adına zehirli gaz, demir, barut ve ateşle birbirlerini boğazladıkça bütün öğrenim ve kültürün, bütün bilimlerin acı bir alaydan başka bir şey olmadığını mı anlatayım? Sizlere, bütün bu korkunç yıllarda temiz kalmış küçük yaratıklara ne öğretebilirim ben? Ben sizlere ne öğretebilirim? El bombasının nasıl yakalanıp çekileceğini ve insanlara nasıl fırlatılacağını mı öğreteyim? Bir insanın nasıl süngüleneceğini mi, kürekle nasıl ikiye bölüneceğini mi göstereyim? Soluk alan göğüs, hayat taşan bir akciğer ve bir kalp gibi esrarlı mucizelere karşı bir namlunun nasıl doğrultulacağını mı anlatayım? Yoksa tetanosla nasıl kazık gibi olunacağını, parçalanmış bir bel kemiğinin ya da kafatasının ne hal alacağını mı anlatayım? Çevreye saçılan bir beynin, parçalanan kemiklerin ve dışarıya fırlayan bağırsakların görünüşünü mü anlatmalıyım sizlere? Yoksa karnından vurulanın nasıl inlediğini, ciğerden kurşun yiyenin nasıl da hırıltılı sesler çıkardığını ve başından yara alanın nasıl ıslık çalar gibi haykırdığını mı canlandırayım? Daha başka şeyler bilmiyorum. Daha fazlasını öğrenemedim.''
Almanya haritası yeşile ve kahverengiye boyanmış. Önünde durup bakıyorum. Kırmızı çizgilerle belirtilmiş olan sınırlar garip ve eğri büğrü, yukardan aşağıya uzanıp gidiyorlar. Köln-Aachen demiryolunu gösteren siyah çizgileri var... Herbesthal, Lüttich, Brüksel, Lille... Ayak parmaklarımın ucunda yükseliyorum... Arras, Ostende... Peki amma Kemelberg nerede? Haritada gösterilmemiş... Fakat Langemarck, Ypern, Bixachoote, Staden... Bütün bunlar haritada ne de küçük gösterilmişler, ufacık sessiz noktalar halinde sadece. Oysa 31 Temmuz'da, büyük yarma girişimi başladıktan sonra biz gece bastırıncaya kadar bütün subaylarımızı yitirdiğimiz zaman yer gök sarsılmıştı oralarda...
Sayfa 187Kitabı okudu
Reklam
Belki de hep yeni baştan savaşların olması bundan; çünkü acı çekenin halinden ötekiler pek bir şey anlamıyorlar.
Dünle bugün, ölümle hayat birbirine ne de yakın!
Nedenini bilemiyorum ama şu geniş düzlükte ve şu koskoca gökkubbe altında bir insanın bu yapayalnız hali bana dokunuyor.
SAVAŞIN İNCİTTİĞİ İNSANLAR...
Bir kadın piyano çalıyor. Kadın yalnız. Bir abajurun ışıkları tuşların beyazına vuruyor. Öteki oda renkli bir alacakaranlık içinde. Bir divan, arkalıklı ve kıtık yastıklı bir iki sandalye odaya barış havası veriyor. Bir koltukta köpek uyuyor. Bu görünümü büyülenmiş gibi seyrediyorum. Ama kadın kalkıp da ağır ağır masaya doğru sessizce yürüyünce hızla geriye kaçıyorum. Kalbim çarpıyor. Aydınlanma roketlerinin yabanıl aydınlığını ve bombardıman edilmiş köylerin harabelerini göre göre böyle şeylerin de bulunduğunu hemen hemen unutmuşum. Böyle caddeler boyunca, çevresi duvar çevrili halılar, sevgiler ve kadınlarla dolu bir barış bulunduğunu çoktan unutmuşum.
Reklam
...sözün kısası geçmiş ne varsa şu kadının sessiz bakışları altına sımsıkı bağlayıp arkamda bırakmak istiyorum. Kirli bir giysiyi çıkarır gibi bırakmak istiyorum
"Anne, yazları kavaklı su hendeklerine sık sık gider miydiniz?" diye birden soruyorum. "Pek güzel olurdu herhalde!" "Hayır Ernst, bütün yıl hiç gitmedik." Şaşarak, "Neden anne?" diye soruyorum. "Eskiden her pazar oradaydınız." Usulca, "Gezmeye hiç gitmiyorduk da," yanıtını veriyor. "Çünkü gezmelerden sonra karnımız çok acıkıyordu. Oysa yiyecek hiçbir şeyimiz yoktu."
473 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.