Moskova'dan para gelmeye devam ediyor, fakat birkaç gün içinde harcanıyor, çalınıyor, sağa sola veriliyor ya da kumarda kaybediliyordu. Dostoyevski bir dilenciyi ya da bir arkadaşı hiçbir zaman geri çeviremezdi. İş yaptırdığı insanların şikayetçi olmayan bir kurbanıydı. Asker uşağı bir çamaşırcı kadınla yaşıyor, bu kadının bütün ailesini ve dostlarını Dostoyevski'nin hesabından geçindiriyordu. Borçlar birikiyordu; gelen parayı bitirince, yenisi gelene kadar yaşamak için para gerekliydi çünkü. Bir keresinde süt ve ekmek yiyerek yaşadığını görüyoruz -komşu bakkaldan ancak bunları veresiye alabiliyordu; bir keresinde de bir faizciden, Mühendislik Dairesi'ndeki maaşını kefil göstererek, yüzde elli faizle dört aylığına iki yüz ruble borç aldığını görüyoruz.
Tutarlılık, aslında bir erdem olsa bile, herkeste görülen bir şey değildir; fakat pek az insan karakteri, Dostoyevski'ninki denli uyumsuz ve karışık olabilir.
Aynı ilginç eksik, Dostoyevski'nin sanatında da kendini gösterir, ama burada bu eksik, karşılığında bir güç getirir. Hiçbir büyük roman ustası, "raslansal" karakterlerden onun kadar yoksun değildir; dış özellikleri kısaca çizivermek onun işi değildir; yüzeyden geçemez Dostoyevski. Karakterlerinin sayısı, ya da hiç olmazsa hatırımızda kalanlar, eserinin kalınlığına göre çok azdır. Fakat her karakteri, bütün hayatını, yalnızlık içindeki tüm hayatını, onların ruhlarının düşünülmesine veren bir insanın gücüyle ortaya çıkmıştır. Gözlemindeki şaşırtıcı derinlik, bakış alanının darlığını fazlasıyla telafi eder.