En Beğenilen Dünya Tarihinde Afrika Tarihöncesinden Günümüze Gönderileri
En Beğenilen Dünya Tarihinde Afrika Tarihöncesinden Günümüze kitaplarını, en beğenilen Dünya Tarihinde Afrika Tarihöncesinden Günümüze sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Dünya Tarihinde Afrika Tarihöncesinden Günümüze yazarlarını, en beğenilen Dünya Tarihinde Afrika Tarihöncesinden Günümüze yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"[Biz] bir zincir içinde kendimizi birbirimize bağlamak için bir araya gelmek istiyoruz. Öyle ki herhangi bir devlet, içimizden birini hepimizle mücadele etmeksizin çekip almasın."
Kwame Nkrumah (Gana'nın kurucusu ve ilk devlet başkanı)
Herero ulusu ülkeyi terk etmelidir. Eğer bunu yapmazlarsa, onları zorla çıkaracağım... Alman bölgesi içinde silahlı veya silahsız, sürüye sahip olsun veya olmasın, Herero kabilesinden herkes vurulacaktır. Bölgede hiçbir kadın veya çocuğa da izin verilmeyecektir; kendi insanlarının yanına gönderilecek veya vurulacaktır. Bunlar, güçlü Alman imparatorunun büyük Generali olarak büyük Herero ulusuna söyleyeceğim son sözlerimdir...
Bu sözler Alman Generali Lothar von Trotha'ya aittir yirminci asrın ilk soykırım emridir. Güneybatı Afrika'da yaşayan Herero ve Nama halkalarının neredeyse tamamı öldürüldü. Kalan az sayıdaki halk ise toplama kamplarına götürüldü ve daha sonra Nazilerin üstün ırk deneyine maruz bırakıldılar.
Afrikalılar olarak ulusal özgürlüğü elde etmek için birlik olmada oldukça başarılı olurken, ekonomik kalkınma ve siyasi istikrar için birleşmede tamamen başarısız olduk
Xhosa halkının bu durum karşısındaki tepkisi, durumun kendisi kadar çaresizdi. 1850'lerin ortasında Hristiyan öğretisinden kısmen etkilenmiş olduğu görülen Nongqawuse adlı genç bir kıza "vahiy" indi. Sifu-
ba-Sibanza ve Napakade adında iki ilah, Xhosa halkı için vahye dayanan
bir değişim getirecekti. Buna göre, Xhosa halkı sürülerini öldürürse,
tüm tahıllarını tahrip ederse ve kaplarını kırarsa, onlar için yeni bir çağ
doğacaktı. Bu iki ilah, Xhosa halkının sürülerini yeniden toplayacaktı.
kapları tahılla dolup tașarak geri dönecekti, ataları geri gelecekti ve
beyazlar da denize sürülecekti. Xhosa halkının bunu denemeye istekli
olması bile, durumlarının ne kadar vahim olduğunu açıkça göstermektedir.
1857 yılında sürülerini öldürmeye ve tahl stoklarını tahrip etmeye
başladılar. Ancak ataları geri gelmedi, sürüleri mucizevi bir şekilde geri
dönmedi ve beyazlar inatçı bir şekilde yerlerinde durmaya devam etti.
Aynı tarihlerde bir akciger hastalığı salgını bölgeye yayıldı, katliamdan geriye kalan büyükbaş hayvanları öldürdü. Ardından korkunç bir kıtlık geldi. Binlerce insan öldü, binlercesi de göçmen ișçi olarak Cape Sömürgesinde iş aramak zorunda kaldı. Xhosa Hayvan Katliamı, Ingilizler
için mükemmel bir fırsata dönüştü. Bir yandan Xhosa halkının kalan tüm gücünü silip süpürdü, diğer yandan da Cape'de çok ihtiyaç duyulan işgücünü sağlamış oldu.
Kilise İsa'nın kaç defa doğduğu sorusu üzerinde derin ve kimi zaman şiddetli bir şekilde bölünmüştü. Bir düşünce okulu (sost lidot) İsa'nın bir kere ezelde, bir kere rahimde ve nihai olarak bilinen fiziksel anlamda doğduğuna inanıyordu. Diğer kamp (Ewostathianlar) ise, İsa'nın çoklu doğası olduğunu -Monofizit (Tek Tabiatlı) düşüncenin karşıtı bir düşünce- önerdiği için bunu reddeder. Her durumda, bu birbirleriyle çekişen teolojiler kiliseyi ve ana şehirleri böldüler.