Düşkaçıran kitaplarını, Düşkaçıran sözleri ve alıntılarını, Düşkaçıran yazarlarını, Düşkaçıran yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
... Burada nasıl bir trajedi yaşanmıştı? Ne hikayesini öğrenebilecektim onun ne de adını.
Ama odadaki bütün nesnelerin neden birbirine kırgın olduğunu anlamıştım.
Dışarıda o kadar görkemli ve ışıltılı bir masal kenti var ki, İstanbul'un, denizle birlikte ağır ve huzurlu solumasına tanıklık ediyorum. Bütün geçmişini rüyasında gören kentle birlikte yükseliyor, birlikte alçalıyoruz. Pencereyi yeniden açtım. Serin hava yüzüme çarpınca ürperdim. Aşağı caddeden tek tük geçen araçların sesi, ne aradıklarını bilmeyen martıların haykırışları bu saatte bile perde perde ulaşıyor odama. Uyku ile uyanıklık arasındaki sınırda dolaşan bir kentin ve gecenin karanlık sesleri bunlar. Tam pencereyi kapatıyordum ki, bir kadın çığlığı duydum. Beklediğim uğursuz işaret buymuş gibi titredim. Yardım mı istiyordu, kenti mi lanetliyordu, yoksa içini mi boşaltıyordu belli değildi. Pencereyi kapatamıyordum. Eğilip aşağı baktım. Olağandışı bir şey yoktu. Bütün dikkatimi dışarıya verip dakikalarca bekledim ama bir daha bağırmadı o kadın. Tek hecelik bir çığlıktı bu.
Yapacağı tek şey gitmekti. Birden onu hissetmiş, başını hafifçe sağa doğru döndürdüğünde yaşamın gizemini çözmüş bir köpeğin hüzünlü ve anlayan bakışlarıyla karşılaşmıştı. Çok yaşlı olduğu gözlerinden belliydi. Dili dışarıdaydı. Gövdesi, soluğuyla sarsılıyordu. Seni anlamıştı. Acı çeken her canlı böyle olur, diyordu. Çünkü o da acı çekiyordu. Sen de ona, kendini artık tanıyamadığını söylemiştin. Sözcük kullanmamış, bütün bunları söylercesine bakmıştın.
"Sen aslında serüveni seviyorsun ama bir şeyden de kaçıyorsun." demişti Peter.
Yanılıyordu.
"Yanılıyorsun." dedim. "Ben kaçmıyor, kovalıyorum. Kaçan, sığınacak bir liman aradığı için teslimiyetçidir ve yaşamı ıskalar."
'Toprak' dediğimiz birkaç metrelik gevşek zonu geçtikten sonra yerin altında her şey ölü. Çok eski uzun bir hikâyeyi saklıyor, koruyor, sahip çıkıyor. Yeraltının hikâyesinde insan yok, daha ötesinde canlı da yok. Eldeki bulgularla aydınlatılan geçmiş, devede kulak. Eline aldığın taş parçası bir maddeden çok somutlaşmış bir 'zaman' aslında. Binlerce, hatta milyonlarca yılın hikâyesini biliyor ama anlatamıyor. Bence sen bunlarla ilgilenme, asıl bilinmeyenin hikayesi yukarıda. "