Düşünce Özgürlüğü

Harold Joseph Laski

Düşünce Özgürlüğü Gönderileri

Düşünce Özgürlüğü kitaplarını, Düşünce Özgürlüğü sözleri ve alıntılarını, Düşünce Özgürlüğü yazarlarını, Düşünce Özgürlüğü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Devlet çarkını, ısrarla kendi alışkanlıkları toplumun resmî davranış kuralları yapılsın diye çalıştırtmaya çabalayan, mızmız, bilmiş ahlakçılar her ülkede vardır. Bunlar kendi çıkarları için yasağı ve değişmezliği savunurlar, her başarıdan sonra daha gayretkeş olurlar. Alkollü içkilerin satışını durdurtabilirlerse, hararetle tütün kullanımının sınırlanmasından yana olurlar. Yayımlanacak kitapları, sahnelenecek oyunları, kadın giysilerini, cinsel yaşamı düzenleyen yasaları, boş zaman faaliyetlerini denetlemeye heveslidirler. Ahlaksızlık, tüylerini ürpertir, beğenmedikleri her şeyi de ahlaksızlık sayarlar. Alışılmamış olanla karşılaşmaya görsünler, dehşete düşerler. Hemen ihbar ederler, bundan zevk alırlar. Toplumdaki mevcut çöküntüye dikkati çekmek amacıyla komiteler, birlikler kurarlar. Kuşku duydukları bir davranıştan kaynaklandığını keşfettikleri istisnai durumlara karşı, yasa koyucuyu harekete geçirmek için ortalığı velveleye verirler. Kendilerini, Cenevre'yi İblisin sinsi saldırısından kurtaran küçük Calvinler gibi görürler. Toplumu kurtarmanın, ilahî görevleri olduğuna inanırlar, tüm yaşamlarını buna adamışlardır. Candide'de, toplumu zehirleyecek bir şeyler bulurlar, sanatta çıplaklık onları dehşete düşürür; Bayan Warren'in İtirafları'nı sahnelemek, ideal olana alenen tecavüz etmektir. Darwin 'dinsiz'dir, eserleri Allah'a küfreder. Maksim Gorki, evlilik üzerine yazdıkları nedeniyle aforoz edilmelidir, buna müstahaktır.
Ben genel olarak kendimi, kendi deneyimlerimden edindiklerimle sınırlamayı öğrenmeliyim. Ömrümü, başkalarının deneyimlerinden kaynaklanan anlayış ve alışkanlıklara ayak uydurmaya çabalamakla tüketemem. Başkalarının kendi deneyimleriyle edindikleri ve onlar için ikna edici, makul olanı, ben, kendi deneyimlerimden edindiklerimle kendim için uygun bulmayabilirim. Onların yaşamlarında benimsedikleri kurallar, bana dayatılırsa kişiliğime darbe vurulur. Başkasının iradesini, öyle davranmak için geçerli bir neden görmediğim durumlarda dahi, kendi irademmiş gibi benimsemeye beni zorlayamazsınız. Tanrıtanımaz birini, kiliseye gitmeye zorlayan yasal düzenlemenin delilik olduğunu çoğu kişi kabul eder. Tanrıtanımazın kiliseye gitmemesi, kimseyi günahkâr yapmaz. Kiliseye mecbur tutulduğu için giden tanrıtanımaz, bundan ferahlık duymaz, aksine zorla katıldığı kendince anlamsız merasimleri iğrenç bulur, mutsuz olur. Kiliseden uzak kalmak için bahaneler uydurur ya da inancı hedef alan saldırgan bir mansız olur çıkar. Bir yandan ikiyüzlü olmaya itilir, öte yandan alması kadar vermesini de bilen saygıdeğer vatandaş olmaktan uzaklaşır. Her durumda ciddi zarar görür, ama asla dinî inanç sahibi kılınamaz. Kişinin karakterini benimsediği davranış kurallarına isteyerek uyması biçimlendirir. Ve kişi, bildiğim kadarıyla, bizzat kendi öz deneyimlerinden türeyen davranış kurallarını benimser.
Reklam
"... elimizde uygulanacak bir yasa bulunsun diye yasa yapılmaz. Yasaya sırf yasa olduğu için yani hukuk alanında var olduğu, yasa koyucu usulüne uygun biçimde yürürlüğe soktu diye, uygun davranılması beklenmemeli. Yasa, amacıyla bir bütün olarak vardır; yasanın meşruiyeti, düzenlemesiyle, yaşamına dokunduklarının davranışlarından kaynaklanır."
Sonuç olarak kamu hizmetinin sürekliliğini toplumsal yararın başka hiçbir şeye yer bırakmayan en üst kuralı olarak gören Duguit'ye katılmıyorum ve başka görüşte olanları hakaretamiz sıfatlarla anmasını da doğru bulmuyorum. Çalışma koşullarını hiç beğenmeseler bile çalışsınlar demek, bence, hiçbir meşru gerekçe sunmadan özgürlüğü yadsımaktır. Koşulları beğenmiyorsa gitsin başka iş bulsun söylemi, bizimki gibi toplumlarda giderek değersizleşiyor. Her toplumda belli bir zamanda, birçok iş arasından gerçekten seçim yapabilecekler oldukça az sayıdadır. Bir elektrikçi, birdenbire avukat olamaz, avukat da birdenbire gazeteci olamaz. Yüzlerce, binlerce kişi edindiği mesleği sürdürmek zorunda: Toplumun, işini haksızlığa uğramış olma duygusuyla yapanların faaliyetlerinden, uzun vadede kazanacağı hiçbir şey yoktur. Psikolojik hüsran duygusu, kişiliğin ahengini zehirler ve yukarıda belirttiğim, mutluluk koşulu olan, peşine düştüğümüz özgürlükle bağdaşmaz. Toplumun, her durumda, önce kendi çıkarlarını sonra işçilerin özgürlüğünü gözetmeye hakkı olduğunu kabul edemem.
Kişilerin eylemsizlik hâli, hükümette, sahte bir güven havası yaratır; sessizlik, itaat sanılır. Bu, belki de, Nazizmin en hayati dersidir. Köklü biçimde eleştirilemeyen bir hükümet, faaliyetlerinin yurttaşlarda yarattığı gerçek duyguları asla öğrenemez. Yurttaşların isteklerinin neler olduğunu bilemediği için de hangi isteği karşılaması gerektiğini kestiremez.
"Olgular kendiliğinden ve hep aynı şekilde gelişmezler; onları deneyimimizin ışığında yorumlamalıyız." William James
Reklam
66 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.