Duygu Sapması sözleri ve alıntılarını, Duygu Sapması kitap alıntılarını, Duygu Sapması en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hayatlarının dar bir yolun, bir orta yolun üzerine kurulmuş olduğunu hissediyorlar; gelip geçicisinden bile olsa, taşkınlığı, çılgınlığı andıran her şeyin, yasak değil, daha kötüsü, olanaksız olduğu bir yolun üstüne...
Yazgımız, daha doğrusu amacımız, içimiz ısınsın diye birbirimize sokulmak değil, tam tersi başladığımız yerden uzaklaşmak. Düşünce yoluyla, hayal gücüyle, yürüyerek: ne yapalım edelim, hayatın günün birinde bizi koyduğu yerde kalmayalım.
Erkekler taşınmak istemezler. Yalnızca götürülmek isterler. Rüzgâr ve fırtınalar götürsün onları. En uzaktaki kırağı ve buzlara ulaşmak, soluk almayı kesmek, ama ölmemek, soğuğun hemen dibinde durmak isterler.
Suskun bir telefonun karşısında acı çekmenin ne olduğunu bilmem. Sizi beklemiyorum. Ama, ne zaman ölmek isteyip de aynaya baksam, karşıma çıkan hep sizin yüzünüz.
Size duyduğum aşk, aşk değil. Kaybedilmiş bir savaş.
“Sen ilk gördüğümde“ dedi Marianne, “hayatımı bağlayacağım bir erkek hayalinden kesinkes vazgeçeceğimi, gelecekte karşıma çıkacak insanlarla, bu kozu gitgide daha az ortaya süreceğimi anladım. Yaşlanmanın, yeniliklere yer verilmeyen yokluğu göz önüne almak olduğunu anlıyorum.“
Hayatımın deniz dünyasında sona ermesini isterdim; bir göçmen kuşun beni zarafetle bir dalganın doruğuna bırakmasını; kuşun geri dönmemek üzere uzaklaşmasını seyreder, bir yandan da, bütün hayatımı baştan yaşamak zorunda kalmadan yalnızlığıma kavuştuğumu düşünürdüm.
Kimdir, nerededir bu sokak tanrısı; yarım kalmış, katledilmiş, soğuktan donmuş, ağzı çarpılmış, teni solmuş insanların gelmesini bekleyerek gizli köşelere süzülen gece yürüyüşçüsü. Gerçek yalnızlığı, kararına varılmış, sessiz, sözsüz, bakışsız yalnızlığı tanımak için kentin labirentlerinde kaybolmak, saklanmak, yürümek, bir hapishanenin pis duvarlarından ibaret, sefil bir otele gitmek gerek diyecek mi? Duvarlar… İçinde her şeyin yokluğa karıştığı bir tarihin küçük bir zaman diliminin zor bir geçiş olduğunu mu söyleyecek, yoksa her birimize bir çölün girişine doğru kaçıp birbirimizi doğru yürümeye başlamamızı mı emredecek; kafamızda bir kişiye, tek bir kişiye rastlama düşüncesiyle, yüzünü görmek için aşılacak boşluk, o kişinin yüzünün ta kendisi mi olacak? Çünkü bir hayalle doldurmak. Tek bir hayalle