Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Batılaşma

Düzenin Yabancılaşması

İdris Küçükömer

Düzenin Yabancılaşması Sözleri ve Alıntıları

Düzenin Yabancılaşması sözleri ve alıntılarını, Düzenin Yabancılaşması kitap alıntılarını, Düzenin Yabancılaşması en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türkiye'nin solcuları gericidir. Üretim güçlerinin gelişmesinden yana değillerdir, tek merkezli, yukardan aşağı otoriter bir örgütlenmenin savunucusudurlar. Halkı yönetilecek sürü olarak görürler.
Bürokratlar Tanzimat Fermanı ile bu defa, ger­çekten batılı görüntülü yeni bir Lale Devri başlattılar. Bu dönem aynı zamanda balolar dönemidir. Bu defa, kaplumbağaların mum taşıdığı lale bahçeleri yerine saraylar, elçilik binaları seçiliyordu. İstanbul'da el­çiliklerde, saraylarda ve Osmanlıların Avrupa elçilik­lerinde verilen bu balolarda bürokratlar batılı dost­ları ve levantenlerle beraber eğlenirken, işsizlik artı­yor ve yerli üretim güçlerinin yok olması son derece süratle devam ediyordu. Bu baloların benzerlerini, hatta devamını daha sonra C.H.Fırkası döneminde, yoğaltım mallarının kıtlığının yarattığı koşullar al­tında, Anadolu kasabalarında halkın nefreti altında verilen cumhuriyet balolarında görmemek mümkün mü !
Reklam
Batılı görüntülü yaşantı yanında kültür emperyalizmi eğitim kurumlarıyla ve zorunlu olarak giriyordu ülkeye. 1863'te Amerikan Koleji açıldı. Anadolu'da özellikle Doğu'da Amerikan misyoner okulları kurulmuştu. Robert Koleji azınlık komitecilerinin yetiştirildiği bir yer olmuştu. Daha sonra Doğudaki Amerikan misyonerlerinin Ermeni-Kürt çatışmasını körüklediği görülecekti. ''Batıya açılan pencere'' denilen Galatasaray Lisesi ve benzeri misyon kuruluşları kurulmaya devam etti.
CHP lideri sık sık “biz başlangıçtan beri ortanın solunda idik” , “sosyalist değiliz ve olmayacağız” ve “bizim asıl rakibimiz TİP’tir” demektedir. Ve asıl ağırlığını, eskiden olduğu gibi, Batıcı-laikler ile Doğucu-İslamcılar arasındaki aldatıcı çatışmasına koymaktadır. Bu biçim bir çatışmanın içine girmekte ve işin garibi bu çatışmayı rejim meselesi (?) saymaktadırlar! Bunların tek anlamı var: CHP lideri, Cumhuriyet’in başından beri olduğu gibi, üretim ilişkilerinde, yani mülkiyetin dağılımı ve elde edilen ürünün bölüşülmesinde esaslı bir değişikliğin araçlarını düşünmemektedir. Kendi deyimleri ile CHP ilk günden beri ortanın solundadır. Türkiye’nin kurtuluşu için üretim ilişkilerinde esaslı değişiklik düşünülmediği için mücadele, laikler ve İslamcıların yüzeydeki Türkiye’yi bölücü mücadelesine dönüyor. Bu mücadele emperyalizmin tam istediğidir. Türkiye’yi dışa karşı bağımsız kılacak bir temel değişikliğin tutarlı araçları CHP’den şimdi beklenemez. Müsaade ediniz de partinin sayın lideri, kendisi için, geçmişiyle tutarlı kalsın. Yani değişmediğini, geçmişte ne idiyse o kalarak noktayı koysun.
Sayfa 222Kitabı okudu
Ama ne var ki, Mustafa Kemal’in de düzenleyebileceği ve düzenleyemeyeceği şeyler vardır: Fethi Bey arkadaşları ile parti teşkilatı için seyahate çıkar. Ve daha ilk merhalede, her şey allak bullak olur. Mesela ilk merhale olan İzmir’de, “Fethi Bey geliyor” diye yer yerinden oynar. Daha sekiz yıl önce başta Mustafa Kemal’in kumandasında düşmandan kurtarılan İzmir’de halk dalga dalga Fethi Bey’in, neredeyse ayaklarına kapanır, haykırırlar: ----Kurtar bizi, kurtar! Hatta bu karışıklıkta bir polis kurşunu ile vurulan bir yavruyu kucağına alan yaşlı bir baba, bu kurbanı getirir, Fethi Bey’in ayaklarına serer: -Bu ilk kurbanımız, ama daha kurbanlar lazımsa vereceğiz, fakat bizi kurtar! diye inler. Meydanda gözyaşı selleri çağlar. Her tarafta birtakım resimler yırtılır, parçalanır.. Halbuki Fethi Bey, halk için bilinmeyen bir adamdır. Ve sonra, kim, kimi, kimden kurtaracaktı? Bu İzmir, daha sekiz yıl evvel, düşman işgalinden kurtarılmadı mı? Ve bu şehri kurtaranlar, şimdi bu halkın: -Bizi onlardan kurtar, dedikleri değiller mi? O halde sekiz sene içinde ne oldu? Bu gözyaşları, bu kurbanlar niçin?
Sayfa 108Kitabı okudu
Yenilik hareketleri, toplum açısından, üretim güçlerinde kapitalist bir gelişmeye bağlı olarak büyüyen yeni bir iç sınıf olmaksızın getirilmişti.
Sayfa 57
Reklam
Batı kapitalizmi, Orta Çağ'a da uymuş Hristiyanlığı misyonerleri ile emrine almış, dünyanın dört bucağına salmış ve Osmanlı ülkelerini de bu arada ihmal etmemişti. Bu misyonerler üretim araçları ellerinden çıkan yerli halklara sükûnet tavsiye edecek, esir ticaretini tasvip edecekti. Doğuda, Afrika'da papaz, kapitalizmin sembolü olacaktı.
Göstermeye çalıştık ki, bürokratik ye­nilik hareketleri ve emperyalist gavur karşısında, üretim güçlerinde gelişme yerine tasfiye olurken, halk kitleleri, kendilerini savunmak için eski değerler sistemine daha fazla sarılmaya itilmişti. İşte bu İs­lamcı-doğucu çerçeveye sarılma, giderek iç ve dış sermayedarlar, hatta bir kısım bürokratlar tarafın­dan istismar edilecektir. Bizim için önemli olan bü­yük kitlelerin, tarihi nedenlerle bu değerler sistemi­ne sığınmış olması gerçeğidir. İkinci gerçek de bu özelliğin, ekonomik ve politik sebeplerle başkaları ta­rafından kullanılmaya, istismara müsait olmasıdır
129 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.