Ebu'l Âlâ el-Maarrî
artık tabiattan çalmıyorum
kavrayışta ve dinen muallelsin (nakıs, noksan, eksik)
bana gel ki hakikatin sesinden havadisler duyabilesin
sudan ayrılan balıkları yeme haksızca
ve yemek diye katledilen hayvanların etini arzulama
yahut annelerin katıksız içimini
asilzade hanımlara değil de yavrularına adadığı ak sütünü
ve yumurtalarını alıp da masum kuşları kedere boğma
değil mi ki adaletsizlik kabahatlerin en kemidir/fenasıdır
ve arıların mis rayihalı nebatatın
üzerindeki gayretiyle elde ettiği
başkalarının olsun diye istiflemedikleri
bağış ya da bergüzar olsun diye toplamadıkları o bala kıyma
elimi bunların tekmilinden çektim
keşke yolumu şakaklarım ağarmadan evvel fark etseydim!"
Kudüs’te Muhammed ümmetiyle İsa ümmeti arasında bir gürültü koptu. İseviler çan çalıyor, Muhammediler minarede bağırıyor; her iki taraf kendi dinine saygı gösteriyor, yüceltiyordu. Ah! Hangisinin doğru olduğunu bilseydim!