Önce filmini izlemiştim ve izlerken bir kitaptan uyarlandığı hususu dikkatimden kaçmış. Daha sonra sevdiğim bir yazar tarafından tavsiye edildiğini gördüm, ki filmden edindiğim izlenim ile yazarın kendi tarzını düşününce bunu ilginç buldum. O nedenle kitabı merak ettim ve okuyunca iyi ki filmden ötürü önyargılı davranmamışım dedim.
Şöyle ki, film bende daha çok bir aşk hikayesi olarak yer etti. Oysa kitabın kendisi bambaşka bir şey anlatıyor. Daha doğrusu bir sürü şey. Savaş hikayesinin içinde tek tek insan hikayelerinin anlatılması ve bu hikayelerin okuma, yazma, seyahat etme sevgisi, dostluk, fedakarlık duyguları ile birlikte dile getirilmesi ve bunu yaparken arabeske kaçmaması benim bu kitaba dair izlenimimin özeti.
Kitap mektuplaşmalarla ilerliyor. Bugüne kadar okuduklarımdan farklı olarak, birçok insanın birbirine yazdığı mektuplar aracılığıyla tanıyoruz karakterleri. Başlangıçta kitaba dikkat vermeyi gerektiriyor bu durum. Kim, kimin nesi oluyor, nerede ne zaman ne konuşuluyor anlamak için her satırı dikkatle okumak lazım. Ama bir kez kitabın atmosferine girince okuması çok zevkli. Artık 2.Dünya Savaşından beslenen kitap, film vs. görmek istememe rağmen bu kitabı sevdim. Sanırım tekrar okuyabilirim.