“Ey Aişe! Göze önemsiz gibi görünen günahlardan sakın! Çünkü bu günahlar için, Allah tarafından görevlendirilmiş bir görevli vardır.”
Hadîs-i Şerif
İbn Mâce, Zühd, 29 ; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 6/70
Kalp, gafletten uyanması ve manevi kirlerden arınması sonucu yakîne ulaşır. Yakîn, kalbin Allah Teâlâ’yı görüyor gibi bir şuur ve hassasiyete sahip olması demektir. Bu hal, her mümin için hedeftir ve hedef olmalıdır.
Esasen herkes, adına rabıta demese de farklı şekillerde bütün rabıta çeşitlerini yapmaktadır. Kalpteki sevgi nereye akmış ve hangi noktada toplanmış ise insan o anda o şeyin rabıtasını yapmaktadır. Kendisini bir kahraman ya da sanatkâra benzetmeye çalışan, onun hayaliyle yatıp kalkan, ona ait her şeye ilgi duyan, her haberinden heyecanlanan bir insanın yaptığı da şekil olarak rabıta ile aynıdır. Farklılık, rabıtaya konu olan kişide ve neticededir. Geçici ve mecazi de olsa, bir derece aşka düşenler bunu bilirler. Kalp bir kimseyi samimi olarak sevince öyle bir kabiliyet kazanır, hayal gücü öyle gelişir ki göz nereye baksa gönül orada sevgilinin hayalini bulur, âdeta uzaklık ortadan kalkar; insan her vesileyle sevdiğini hatırlar. Bu samimi sevgi bir Allah dostuna olunca sonuç rahmet olur. Ete kemiğe veya geçici şeylere olunca, kalbe ağırlık ve zahmet verir. Çünkü ilâhî sevgi ziyan olmaz. Kalbi perişan, seveni pişman etmez. Oysa fâni şeylerin zevki ise yarımdır, hemen zeval bulur, insana asla yetmez.
' Allah'ım, içimizden yaşattığın kimseleri islâm üzere yaşat! Aramızdan vefat ettirdiklerini ise iman üzere vefat ettir.'
( Tirmizî, Cenâiz, 38 (nr. 1024); ayrıca bk. Ebû Davud, Cenâiz, 56 (nr.3201) ).