Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

El-Munkız Mine'd-Dalal : Dalaletten Kurtuluş

İmam Gazali

En Eski El-Munkız Mine'd-Dalal : Dalaletten Kurtuluş Gönderileri

En Eski El-Munkız Mine'd-Dalal : Dalaletten Kurtuluş kitaplarını, en eski El-Munkız Mine'd-Dalal : Dalaletten Kurtuluş sözleri ve alıntılarını, en eski El-Munkız Mine'd-Dalal : Dalaletten Kurtuluş yazarlarını, en eski El-Munkız Mine'd-Dalal : Dalaletten Kurtuluş yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bilmek ve Yaşamak
Sarhoş kimse, sarhoşluğun tanımını bilmediği ve ona dair herhangi bir bilgiye de sahip olmadığı halde sarhoştur. Aynı şekilde zühdün hakikatini, şartlarını ve bunu sağlayacak sebepleri bilmek ile zahidce yaşamak arasında büyük fark vardır!
Sayfa 131Kitabı okudu
"Bu hastalık önce kalpte başlamış, oradan da mizaca sıçramıştır. Hastadaki derin üzüntü hali ortadan kalkmadıkça, tedavisi mümkün değildir."
Sayfa 139Kitabı okudu
Reklam
“Bir sözün hak olup olmadığını, söyleyen kişiye göre değerlendirmekten sakın! Sen önce hakkın ne olduğunu tanı, sonra hakka uyanların- kimler olduğunu zaten ayırt edersin!" —Hz. Ali(ra) Akıllı kişi önce hakkı tanır, sonra söylenen söze bakar; söylenen söz hakka uygun ise onu kabul eder. Hak sözü söyleyen kişinin, hak veya bâtıl yanlısı olması onun yanında eşittir, eşit olmalıdır.
"Işte onların ilimlerinin ulaşabildikleri nokta"
Görevimi bırakma kararımdan dolayı bütün Irak alimleri tarafından eleştirildim. Çünkü onkarın arasında, içinde bulunduğum konforlu yaşantıdan yüz çevirmemin dini bir gerekçesinin olabileceğini kabul eden hiç kimse yoktu. Zira onlara göre, sahip olduğum konum, dini bakımdan ulaşılabilecek en yüksek makam ve statüydü.
Sayfa 141Kitabı okudu
Yemin ederek söylüyorum ki; müslüman halkın çoğu kendilerini hakkı bâtıldan, hidayeti dalâletten ayırma konusunda kâmil bir akla, yeterli uzmanlığa ve gerekli tüm donanıma sahip zannettikleri için, halkın bütününü sapıkların kitabını okumaktan menetmek lâzımdır. Hiç olmazsa bu kapının mümkün olduğunca kapalı tutulması gerekir. ... Bazı kimseler, eserlerimizin bir kısmında yapmış olduğumuz din ilimlerinin sırlarına ilişkin bazı açıklamalarımıza itiraz etmişlerdir. Bunlar, ilimler ve sırları hakkında köklü bir eğitim almamış ve mezheplerin gayeleri hakkında yeterince basiretleri açılmamış kimselerdir.
Doğru söze ne denir ki?
Bizim bu sözlerimizin ilk devir felsefecilerine ait olduğunu ve onlardan alındığını ileri sürmüşlerdir. Bu sözde doğruluk payı bulunduğunu biz de kabul ediyoruz. Ancak bir kısmını da, "Arkadan gelenler öncekilerin izlerine basar" özdeyişinin mânasından uzak tutmamak gerekir. Bu sözlerden bazıları şeriat kitaplarında bulunmakla birlikte çoğunun manası tasavvuf kitaplarında yer almaktadır. Diyelim ki bu sözler sadece felsefecilerin kitaplarında yer almaktadır... Şayet bu sözler gerçekten makul ise, kesin delil ile desteklenmiş; Kitap ve Sünnet'e de aykırı değil ise; bu -sözleri terk veya inkâr etmek neden gerekli olsun ki! Eğer böyle bir kapıyı açar, bâtıl ehlinin söylediği her hakikati reddetme gibi bir yol tutarsak; o zaman hakikatlerin büyük bir kısmını reddetmemiz gerekir. Yani sonradan gelenler, öncekilerden bağımsız olarak daha önce dile getirilmiş bazı hakikatleri kendi başlarına bularak dile getirebilirler. Yine bunun sonucu olarak Kur'ân-ı Kerîm'in pek çok âyetini, Resûlullah'ın (s.a.v) hadis-i şeriflerinin büyük bir kısmını, selefin menkıbelerini, hikmet sahibi kimselerin ve sûfîlerin sözlerini terketmemiz gerekir.
Reklam
Bir müslümanda, âlim kişiyi kara cahilden ayıracak olan en azından şu özellik bulunmalıdır: Âlim kişi, balın hacamatçının kabına konmuş olduğunu görse bile ondan tiksinmemelidir. Çünkü âlim kişi, bir kap hacamatçının kabı olsa bile o kabın balın özelliğini değiştirmeyeceğini bilir.
Bir sözü, halkın sevdiği veya sempati duyduğu kimselere nisbet ettiğin zaman, söylenen sözü bâtıl da olsa kabul ederler. Fakat herhangi bir sözü, onların kötü bildikleri ve sevmedikleri birine nisbet ettiğinde, söylenen sözü hak olsa bile reddederler. Bundan dolayı bu kimseler hiçbir zaman insanları hakka göre değerlendiremezler. Bu tutum da sapıklığın son noktasıdır.
Felsefecilerin kitaplarında aldatıcı ve saptırıcı pek çok fikir bulunmaktadır. Bunların tehlikelerini dikkate alarak, halkı felsefecilerin kitaplarını okumaktan alıkoymak gerekir. Nasıl ki yüzme bilmeyenlerin boğulmalarına engel olmak için, denize düşebilecekleri yerlerden uzak tutmak gerekiyorsa, halkı da hile ve tuzaklarla dolu felsefecilerin kitaplarından uzak tutmak gerekir. Tıpkı yılanın zararının farkına varmayan çocukların yılana dokunmasına engel olmak gerektiği gibi, (felsefecilerin zararlı görüşlerinin farkında olmayan) halkın dimağını da hak ile bâtılın birbirine karıştırıldığı bu sözlerden ve düşüncelerden korumak gerekir.
...hak ile birlikte bulunan bâtıl bir söz, hak mevkiine yükselemeyeceği gibi, bâtıl ile birlikte bulunan hak söz de bâtıl durumuna düşmez.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.