Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Küfre Girme, İncinme ve İfade Özgürlüğü

Eleştiri Seküler midir?

Judith Butler

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Müslümanlar ifade Özgürlüğüne Getirilen Kısıtlamalar Hakkında Ne Düşünüyor? Küfre girme hakkındaki İslami fikirler nelerdir? Bütün Müslümanların benzer düşünmedikleri açıktır ama İslami dü­şüncede küfre girme hakkındaki sorular, hep ahlaki bir gele­neği kastediyor. Bu geleneğin kendisi bile, bütün bir "medeni­ yet insanları”na adedilemeyecek uyuşmazlıklara, gerilimlere ve değişkenliklere sahip. Bununla beraber, özgürlük hakkındaki başka liberal fikirleri keşfedebilmek için geleneğin bazı yönle­ rinin altını çizeceğim. Bunlardan biri, İslamî geleneğin kökeninin liberal toplumun sağladığı ve koruduğu özgürlüklere (bil­hassa ifade özgürlüğüne) izin vermeyen daha sınırlayıcı bir ahlaki gelenekle yattığı varsayımıdır. Bu varsayımda doğruluk payı olsa da, mevcut veya namevcut olan basit özgürlük kav­ramı bu noktada bana yeterli görünmüyor. İslami dini düzenlemenin bireyin istediği gibi davranmasını kamusal yasaklamalarla sınırlandırdığı ve böylece ahlak ve gö­renekler arasındaki (dünyevi bir eleştiri için hayati olan) çizgi­ nin hiçe sayıldığı, seçme mekanının daraldığı doğrudur. Dün­yevi eleştiri, her şeyi görmek ve duymak ister: hiçbir şey tabu değildir, her şey eleştirel yükürnlülüğe tabidir. Söz ve davranış kısıtlamyorsa, bu, medeniliğe uyum sağlamalan gerekliliğin­dendir (peki kendi istekleriyle mi?). İyi görenekler dindarlığın yerini alır; kamusal ve özel olan da düzgünce birbirinden ayrılır.
Sayfa 55 - PdfKitabı okudu
İfâde özgürlüğünün demokrasinin merkezinde olduğu söylenir.
Sayfa 39 - Pdf - İfâde Özgürlüğü, Küfre Girme ve Seküler Eleştirellik / Talal AsadKitabı okudu
Reklam
İnsan kendini "görelili­ğin" her zaman var olan tehlikelerinin kaygan zemininde bu­lur.
Sayfa 82 - PdfKitabı okudu
Bir insanın istediğini, istediği şekilde söyleme öz­gürlüğü, bir şekilde belirli bir mülkiyet kavramına sırtını yaslar. ifade özgürlüğü, ne konuştuğunun -yaratılan, kamuya sunulan ama özünde hiçbir zaman yabancılaşmamış- hakikatine dayanan belirli bir mülkiyet sahibi özneye işaret eder.
Sayfa 51 - Pdf - Liberalizm ya da İfâde Özgürlüğünün BiçimiKitabı okudu
Mahmood'a göre sekülerizm,aslında dini meselelere asla tarafsız yaklaşmamıştı,bilakis dini alanı düzenlemekle ve tanımlamakla bilfil meşgul olmuştu.Aslında"tarafsız"hukuk,ona göre,üretici hukuk olmak üzere yeniden şekillendirmelidir ki dini kavrayışlarımız tarafsızlığın şartlı gücüne dayanabilsin.Bunun işlediği yollardan biri,dini,bir inançlar dizisi olarak tasarlamaktır-dolayısıyla bilişsel bir izahatına katılmaktır-ama diğer bir yol,devlet ve dini,kamusal siyaseti devletle bir tutup dini özel yaşama havale ederek,birbirinden ayıran bir stratejiyle,dinin özelleştirilmesi vasıtasıyla iş görmektedir.
Sayfa 137Kitabı okudu
Gelgelelim Romantikler estetik sorunlarına dönüş yaptıklarında,felsefede Kantçı söylemin hâkimiyetine meydan okundu.Burada en öne çıkan figür,eleştiriyi tarihe içkin olarak ele alan,Kant'ın ayrımının aksine,birbirinden ayırt edilmemesi gereken şeyler olduğunu söyleyen,Hegel'di.Hegel,ikisinin de gerçeğin diyalektik bileşenleri-gelişen"kendilik"ile oluş süreci içindeki dünyanın çatışan parçaları-olduğunu idda ediyordu.Hegelciler bu yolla Kantçı epistemoloji disiplinini bertaraf ettiler.Eleştirek teorinin kendisinin -kamusal eleştiri eyleminin toplumsal gerçekliğin bir parçası olduğu yönündeki Marksist vecize bu hareketten çıktı.Marx'ın mevcut dünyayı çatışmaların tanımladığına dair kullandığı Hegelci öncül,onu bu çatışmaların ortadan kaldırılmasının yeni felsefi yorumlamalarla değil gerçekliğin kendisinin pratik dönüşümüyle mümkün olduğu yönündeki anti-Hegelci sonuca götürdü.Dönüşecek olan gerçeklik,ahlaki değil politik-ekonomikti.Hızlı biçimde sanayileşen dünyada,eleştiri ve devrimci şiddet artık birbirlerine alternatif olarak değil,sınıf savaşının birbirlerini tamamlayıcı parçaları olarak görüyorlardı Eleştirel siyasetin çağırdığı ise örgütlü işçi sınıfı hareketlerinin siyasetiydi.
Reklam
Kafa karışıklığının bir kökeni, dinî sembollerin ve ikonların bir şey, kutsal figürlerinse hissettirebilecekleri olanca saygıyla birlikte başka bir şey olduğu anlayışına zemin teşkil eden semiyotik ideolojiden kaynaklanıyor. Birini diğeriyle karıştırmak, bir kategori hatâsı yapmak ve göstergelerin ve sembollerin insanların tapınageldiği ve kutsal bildiği soyutlamalaea yalnızca gelişigüzel olarak bağlı olduğunu fark edememektir. Birçok modern makûl insanın anlaması gerektiği üzere, haç gibi dinî semboller kutsalın cisimleşmiş hâli değildir, kutsalın yerine insanî bir şifreleme ve yorumlama vasıtasıyla geçerler.
Sayfa 92 - PdfKitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.