Bu uzun mitolojik öykünün yazılmasının başlıca sorumlusu Kazdağı/İda'dır.
İstanbul'dan uzaklaşarak Kazdağı'nın eteklerine yerleşmekle, farkında olmadan büyülü bir dünyanın içine girmiş, zaman tünelinden geçerek bin yılların öncesine gitmiş olduklarını söyleyen İskender Azatoğlu, İda Dağı'nı mesken tutmuş eski tanrılar ile halkların inanılmaz şekilde hâlâ orada olmasından çok, binlerce yıl geçmiş olmasına karşın tanrılar dağı İda'da hiçbir şeyin değişmemişliğinden etkilenir... "Eski ile yeniyi iç içe ve bu denli yoğun duyumsamak, Kazdağı/İda'nın sisli geçmişe karışmış bir dönemini yazmaya zorunlu kıldı bizi. Bu konular ile ilgili kurguyu aslında bir arkeolog ya da tarihçinin yapması ve yazması daha doğru olurdu. Ancak, Kazdağı/İda'nın kuytularında yürürken gizleri fısıldayan tanrılar ile tanrıçalar, zümrüt yeşili büvetlerinde yüzerken yanımıza sokulan peri kızı Nymphalar, ne çare ki bunların yazılmasını bizden istediler. İş başa düştüğünden, onların isteğini yerine getiriyor ve anlattıklarını sizlerle paylaşıyoruz."