Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sessizlik, İnkâr ve Asimilasyon

Ermenilerin Zorla Müslümanlaştırılması

Taner Akçam

Ermenilerin Zorla Müslümanlaştırılması Gönderileri

Ermenilerin Zorla Müslümanlaştırılması kitaplarını, Ermenilerin Zorla Müslümanlaştırılması sözleri ve alıntılarını, Ermenilerin Zorla Müslümanlaştırılması yazarlarını, Ermenilerin Zorla Müslümanlaştırılması yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Har­put'da konaklayan Ermenilerin topluca tutuldukları kamp­ları ziyaret eden American Harput Konsolosu Leslie A. Davis şu gözlemini aktarır: "Kamp boyuna yürürken anneler [bize] çocuklarını teklif ediyor ve birini almamız için yalva­rıyorlardı. Gerçekten de, Türkler seçtikleri bu çocuk ve kız­lan köle veya daha kötü [amaçlar için] almaktaydılar. Hatta, en iyi kızları seçebilmek için yanlarında doktor getirenler bi­le vardı."
Sayfa 199Kitabı okudu
Örneğin 3 Nisan 1919 tarihli oturumda, bir kadın verdiği ifadede Cemal Azmi Bey'in "erkekleri cem ettirerek [topla­tarak] kayıklarla Kumkale Ciheti'ne sevk edilmeleri için jan­darmalara emir verdiğini ve bunların esna-yı sevkte bir kıs­mının kurşunla, kısm-ı diğerinin denize atılmak süretiyle hepsinin itlaf edildiğini [öldürüldüğünü]" aktardıktan son­ra, Vali'nin çocukları da toplattırdığı ve onların "bir kısmı­nı Değirmendere Ciheti'ne sevk" ettirdiği, "diğer kısmını da Niyazi Efendi'nin idaresi altındaki kayıklarla denize" attırdığını söyler. 18 Nisan tarihli oturumda ifade veren Trab­zon'daki Katolik Misyoner Reisi ltalyalı Loran Milk, "denize nazır bir yerde ikamet ettiği için ba'zı Ermeni Kadın ve Ço­cukları'nın sandallara irkab ile [bindirilerek] nakl olunur­larken gördüğünü, bu sandalların bi'l-ahire boş döndüğü­nü" gördüğünü aktarır.
Sayfa 191Kitabı okudu
Reklam
Bilindiği gibi, Ermenilerin Suriye bölgesine sürülmesi konu­sunda ilk resmi karar 24 Nisan 1915 tarihlidir. Bu tarihten önce, özellikle Mart 1915 tarihinde, "İskenderun, Dörtyol, Adana, Haçin, Zeytun, Sis gibi" bölgelerden Ermeniler as­keri ve politik nedenlerle Konya civanna sürülmeye başlan­mıştı. 24 Nisan 1915 tarihinde, ilgili bölgelere yollanan bir emirle, Konya istikametine gönderilen bu Ermenilerin, "Ha­leb'in cenub-ı şarkisi ile Zor ve Urfa havaltsine sevklerin(e)" karar verildiği bildirilir."
Sayfa 148Kitabı okudu
Fitzmaurice'e göre, Müslümanlarda şöyle bir inanç ege­mendir; Hıristiyanlar kendilerine tanınan haklardan, Müslü­man otoritenin hoşgörüsünü ihlal etmedikleri müddetçe yararlanabilirler. Oysa Ermeniler, yabancı devletlerden yardım ve himaye istiyorlardı. Müslüman çoğunluğa göre bunu iste­mek, Müslüman otoritenin sağladığı hoşgörü sınırının aşıl­ması, anlaşmanın bozulması anlamına gelir. Bu koşullarda Müslüman otorite, Hıristiyanları korumaya yönelik her türlü bağımlılıktan kurtulur. Fitzmaurice, bu koşullarda Müslümanların, Hıristiyanların malları da dahil yaşam koşulları­na saldırıyı dini bir gereklilik olarak gördüklerini aktarmaktadır. Ona göre katliamların arkasında böyle bir inanç yat­maktadır.
Sayfa 107Kitabı okudu
Ermenilerin kiliseye doldurulmaları ve tek tek dışarıya alınarak Müslüman olmalarının istenmesi bir başka yaygın uygulama idi. Müslüman olmayı kabul etmeyen kişi hemen orada öldürülmektedir. Bu nedenle canlarını kurtarmak is­teyen Ermeniler, Müslümanlığı kabul etmekten başka bir seçeneğe sahip değillerdi. Amerikan Büyükelçisi Terrell 15, 16 ve 29 Aralık tarihli raporlarında bu tür olaylara bazı örnek­ler verir (...) İngiliz Büyükelçisinin, 6 Mart 1896 tarihli raporunda sa­dece Siirt ve köylerine ilişkin verdiği rakamlar katliamların, kadınların kaçırılmasının ve zorla din değiştirmelerin bo­yutlarının büyüklüğü konusunda bilgi vermeye yeter, "Hı­ristiyanlann sayısı 37.000; öldürülen 15.000; din değiştiren 19.000; kaçırılan kadın 2.500; yakılan veya Camiye çevrilen kilise sayısı 97." Dönemin Amerikan ve İngiliz Konsolos­luk raporlarında ve bölgelerden gönderilen Misyoner mektuplarında konu hakkında bu ve benzeri son derece detay­lı bilgiler bulmak mümkündür.
Sayfa 105Kitabı okudu
1894-1896 katliamları boyunca, kadınların ve genç kız­ların Müslüman evlere kapatılarak zorla Müslüman yapıl­mak istenmesi; genç çocukların kaçırılarak Müslüman evle­rine alınması; basılan Ermeni köylerinde, tüm halka Müslü­man olmaları için baskı yapılması; erkeklerin toplu olarak, zorla sünnet ettirilmeleri ve Kiliselerin Camiye çevrilmesi ve bazı durumlarda onlara "Hamidiye Camisi" isminin ve­rilmesi yaygın pratiklerdi. Kasım 1895'te Harput'tan yazan bir misyoner, "[bölgedeki] iki köyde 600 kişi sünnet edildi", bilgisini geçer; yine Harput'un bir köyünde 70 yaşında bir papaz, direğe bağlandıktan sonra, herkesin gözü önünde zorla sünnet edilir; bir başka köyde bir papaz, kilisenin kulesinden zorla ezan okutturulduktan sonra öldürülür; bazı köylerde, Müslümanlığı zorla kabul eden Ermeniler, bunu kabul etmeyen akrabalarım öldürmeye zorlanır.
Sayfa 104Kitabı okudu
Reklam
Tüm bir 19. yüzyıl boyunca, özellikle Ermenilerin yoğun ola­rak yaşadıkları Doğu Anadolu bölgesinde, Ermeni yerleşim birimlerine saldırılar; onların din değiştirmeye zorlanmaları ve özellikle kadın ve kızların kaçırılarak Müslümanlarla zor­la evlendirilmeleri son derece yaygın bir pratik idi.
Sayfa 101Kitabı okudu
Mürtedin hükmü ve hoşgörü falan filan..
Özellikle 23 Ağustos 1843'te Ava­kim adlı bir Ermeninin, yeniden Hıristiyanlığa döndüğü için kafası kesilerek öldürülmesinden sonra, Batı'nın gösterdi­ği büyük tepki, din değiştirmedeki düzenlemeyi kaçınılmaz kılmıştı. Konu muhtemelen 1844 başlarında Meclis-i Vala-yı Tanzimat'ta ele alınmış; ve bu tür infazların bir daha yapıl­maması kararlaştırılmıştı; Mart 1844 tarihinde yabancı elçi­lere bir daha bu tür cezaların verilmeyeceği garantisi de ve­rilmişti. Fakat mesele bu kadar basit değildi çünkü Islam hukuku Islam dininden dönenin (mürted) idam edilmesi geleneğine sahipti. Zorla veya gönüllü Müslüman olmuş bir Hıristiyan yeniden eski dinine dönmek istediğinde, onu bekleyen ölüm cezasıydı. Aynca Müslüman çoğunluk açısından da bu nor­mal bir uygulama idi.
Ta­rih Vakfı ve Bilgi Üniversitesi deneylerinin öğrettiği bir şey vardı. lstanbul'un, kendisini "ilerici-solcu-demokrat" olarak tanımlayan akademik dünyası, işin ucunda Ermeni soykırı­mı olduğu için projeyi ve beni istemiyordu, mesele bu kadar basit idi. Bilgi Üniversitesi'nden akademisyen bir arkadaşı­mın söylediği aslında konunun özeti idi: "Türkiye Akade­misyen dünyası, Ermeni sorununa çağrışım yapan her girişi­mi risk sayar. Bu konuyla objektif bir biçimde uğraşmak is­teyen bir kişinin, Türk Akademik dünyasında yeri yoktur."
Yine 21 Ekim 1918'de tüm bölgelere yollanan bir başka emirle, evlerde zorla tutulmakta olan Ermeni kadın ve kızların ve çocukların serbest bırakılması ve yakın veya uzak akrabalarına teslim edilmesi istenir.
Sayfa 224 - İletişim yayınlarıKitabı okudu
21 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.