Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Esir Sözler Kuyusu

Sema Kaygusuz

Esir Sözler Kuyusu Gönderileri

Esir Sözler Kuyusu kitaplarını, Esir Sözler Kuyusu sözleri ve alıntılarını, Esir Sözler Kuyusu yazarlarını, Esir Sözler Kuyusu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hep küçücük bir hatamın allanıp pullanarak gözüme sokulmasından korkutulmuşum. Ama geçmişten bir sesin kadife tınısı geliyor şimdi aklıma; kimdi, hatalarımın bile bana çok yakıştığını söyleyen? Annem mi?
Ama ben biliyorum; birçok insanın kendilerine uygunsuz biriyle belli belirsiz flört ettiğini. Tanıdık taksi şoförlerine; yalnızca üst yarısından tanınan, ayağa kalkınca yabancılaşan banka memurlarına; kuaförlere, market kasiyerlerine, dişçilere, yalnızca o an için, yalnızca orada, onların yanındayken inceden inceye yakınlık duyulduğunu; gündelik yaşamın tekrarından bizi bu uzak ve tehlikesiz yüzlerin kurtardığını, biliyorum.
Reklam
Bu semtteki bütün yoksulluktan tek sorumlu benmişim gibi suçluluk duyuyorum. Nedensiz bir utanç...
Bir kaya yok olur mu bölünerek? Ya bir insan, suya vuran yansısında bulabilir mi çürümekte olan yüzünü?
İnsan düzgün bir şeyler konuşuyorsa düzgünce oturmalı di mi?
Reklam
İnsanın insana ettiği kötülüklerin en küçüğü, öte yandan en aşağılık olanıymış, istismar.
Kimsenin duyamadığı bir şeyi duymak, bilemediği bir şeyi bilmek en acılı hastalıktan daha ağrılı, en koyu yalnızlıktan çok daha betermiş. Böyle insanlar hep üzgün ve sinirli olurlarmış bu yüzden.
Yetmişli yıllarda doğmanın en talihsiz yanı Özalizmin tam içinde büyümektir. Gelibolu’da sokağa çıkma yasağı sırasında, kardeşimle birlikte babamın dürbününü yürütüp, Hamzakoy’a bakan evimizin penceresinden Bülent Ecevit’in ellerini arkada birleştirip önüne baka baka kumsalda yürüyüşünü izlerken, bizi nasıl bir geleceğin beklediğini bilmiyorduk. Beş yıl sonra Sarıkamış’taki yan komşumuz M.A. bir gün jandarma erlerince götürülmüş, dışarı fırlamış dargın gözlerle aylar sonra geri dönmüştü. Onun işkenceye uğradığını, konuşulanları gizlice dinlerken öğrenmiştim. Acıyı bire bir başkaları yaşamıştı, biz çocuklarsa bu acının devamında gelen sağırlığın, duyarsızlığın, körelmenin tam bir temsilcisi olarak yetiştirildik. Sistem tarafından bilinçli olarak cahil bırakıldık. Canı yanan ailelerimiz kütüphanedeki kitapları sandıklara istiflediler; kendi dönemindeki gençlerin mahvoluşunu yakından izledikleri için, tekinsiz sokaklardan korumak amacıyla bizi evlere tıktılar. Öte yandan Gaziantep’teki din ve ahlak bilgisi öğretmenimiz edebiyat dersine girip ‘olağan’, ‘devrim’, ‘kuşku’, ‘olgu’ gibi daha bir sürü Türkçe sözcüğün yasaklandığını söyleyiverdi. Henüz biz Türkçe’yi kavrayamadan o sağa sola dağılmıştı bile. 80’lerin gençleri toplumun iki başlı teenage ejderhalarına dönüşmüştü. Aydın büyüklerimize göre tam bir hayal kırıklığı, iktidara göre sorgulama yetisi güdük birer tüketim avcısıydık. Duygularımız önemsizdi. Gerisi günbegün sığlaşan daracık bir dünya...
Kişiyi yaşamda dimdik tutan en basit sözcükleri, yani o büyülü ‘evet’i, o soylu ‘hayır’ı, tam zamanında, tam yerinde kullanmayı beceremiyor muydu? Bu yüzden mi soluyordu akşama değin?”
644 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.