Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eski Ortadoğuda Çevre Ve Etnik Yapı

Pavel Dolukhanov

Sayfa Sayısına Göre Eski Ortadoğuda Çevre Ve Etnik Yapı Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Eski Ortadoğuda Çevre Ve Etnik Yapı sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Eski Ortadoğuda Çevre Ve Etnik Yapı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ortadoğu'nun yüzey jeolojisi bölgenin karmaşık jeolojik tarihini yansıtmaktadır ( Fisher 1978) Bölgenin mer­kezi oldukça yaşlıdır. Bu merkez alanın güney kıtasal düzlüğü­nü oluşturmuş olan, Arkaikum çağının granit ve şistlerinin biçimlendirdiği Arap kalkanını içine alır. Bu eski oluşumlar, daha yakın döneme ait, Paleozoik, .Jurasik, Kretasiyen, Paleojenik ve Neojenik karakterli kireçtaşı ve şist alanlarının oluşturduğu, ağırlıklı olarak denizel dolgularla örtülmüştür. Petrol ve gaz re­ zervleri, 0,5-1,2 km. derinlikte bu oluşumlar içindedir. Büyük ölçüde Kuaterner çağda şekillenen geniş kum çölleri, kumullar, özellikle güney ve doğuda büyük bir alanı işgal etmektedir.
Ortadoğu'da yazın hava dolaşımı, büyük ölçüde Hint alt kıtasını kaplayan ve İran ile Arabistan arasına sıkışan muson sistemi tarafından belirlenmektedir. Muson sistemi esas olarak güney Asya'daki yoğun ısınmadan kaynaklanmaktadır. Nemi emen kavurucu muson rüzgarı, doğu Akdeniz'e varmadan ön­ce, İran Körfezi ve Kızıldeniz üzerinden, denizden karaya doğ­ru eser. Kuzeydeki karasal kuru hava güney Rusya'dan topla­nır. İki hava kütlesinin karışması ise güney Karadeniz sahasın­ da ve bazen de Hazar Denizi üzerinde gerçekleşmektedir.
Reklam
Yağış miktarının yoğunluğu ve yağmurlu mevsimlerin uzunluğu, batıdan doğuya kuzeyden güneye gidildikçe genel­likle azalmaktadır. Yarı çöl bölgesi daha çok doğuda bulun­maktadır. Burada yıllık yağış miktarı 350 ile 600 milimetre ara­sında değişmektedir. Hemen hemen bütün yağış 3 ya da 4 kış ayında düşmektedir. Yazları sıcak ve kuraktır. Burada bozkır bitki örtüsü egemendir. Jeobotanik açıdan bu bitki örtüsü, Tu­ran bölgesine özgü olarak kabul edilir. Çeşitli öbek otlar, tuz bitkisi, yavşan otu (artemisia) ve ıspanakgiller (Chenopodia­ceae) ot örtüsü içinde egemendir.
Kalkolitik, Tunç ve Demir çağları sırasında Orta Asya popülasyonu tamamen Avrupoid özellikler göstermekte idi. Varolan paleoantropolojik bulgular Mongoloid nüfusun etkisini taşıyan üç dalganın bulunduğunu göstermektedir: Bunlardan ilki 1.Ö. birinci binyılda, ikincisi 11 ila 13. yüzyıllarda ve üçüncüsü 16. ve 17. yüzyıllarda gerçekleş­miştir.
Ortadoğu alanlarında ilk insanların başlattığı ilk yerleşim sürecini tartışmak birkaç milyon yıl öncesine bakmayı ve top­lumsal bir varlık olarak Homdnun ortaya çıkışını ve başlangıç­taki evrimini kısaca gözden geçirmeyi gerektirmektedir. Hominidlerin ortaya çıkışına ve ilk evrimine ilişkin çok di­siplinli araştırmalar son otuz yıl içinde yapılan oldukça önemli buluşlara yol açmıştır. Bu buluşların ortaya koyduğu önemli sonuçlar şu şekilde özetlenebilir: 1. Hominidlerin evrimi daha önce zannedildiğinden çok daha önce, başlangıç aşaması Miyosen'e dayanacak biçimde yaklaşık 20 milyon yıl önce, başlamıştır. Bu açıdan Pliyosen'in (5-1,8 milyon yıl) canalıcı bir önemi vardı. 2. İlk hominidlerin evrimi, sonunda buzullaşmanın or­taya çıktığı, her iki yarıınkürede de yaklaşık 2,4 milyon yıl önce orta enlemlerde ortaya çıkmaya başlayan küresel bir soğuma ortamına rağmen sürmüştür. 3. Özellikle batı tarafı olmak üzere Afrika, hominidlerin ortaya çıkış sürecinde oldukça önemli bir rol oynamıştır . Bugünkü jeokronolojik bulguların ışığında ilk hominidle­rin evrimiyle yeryüzü çevresindeki büyük değişmeler arasında bağlantı kurulabilmektedir.
İlk primatlara ilişkin en eski bulgular takriben 65 milyon yıl öncesine ait Kuzey Amerika Paleosen dolgularında ele geçirilmiştir. İlk primatların ( prosimiyenler) evrimi ve yayılması, 'kıtalararası kara köprüleri' yoluyla hem Eski Dünya'ya hem de Yeni Dünya'ya yayıldıkları, son Paleosen ve Eosen dönemlerinde sürmüştür.
Reklam
Doğu Afrika fosil bulgularına dayanarak hominidlerin ilk evrimine ilişkin birkaç yeni varsayım öne sürülmüştür. En re­vaçtaki varsayımlara göre Australo pithecus afarensis, hominidlerle pongidler arasındaki ayrışmanın hemen sonrasında ortaya çıkmış olup en eski australo pithecinedir. Bu türler, bu nedenle sonraki bütün australo pithecinelerin ortak atası sayılmaktadır. A. afarensis için eldeki en eski tarih 3,75 ile 2,8 milyon yıldır. Tanzanya'daki Laetoli istasyonunda 1976'da bulunan ayakizi, A. afarensisin iki ayaklı bir hayvan olduğunu kanıtlayan fosil kemik buluntularını doğrulamaktadır. A. afa­rensisin izleyen evrimini A. boisei ve A. robustus'un ardılları içinde bulunan Homo cinsine giden yolda bir adım olarak ka­bul eden iki kuram arasında çok küçük aynlıklar vardır. Bunun tersine, Richard Leakey ve Alan Walker Homo cinsini şimdi tah­min edilenden daha eski saymışlar ve Homo'nun ilk örnekleri­ nin A. africanus ve A. robustus'la aynı dönemde yaşadığını ka­bul etmişlerdir.
Tahminlere göre, son buzul döneminde deniz seviyesi bugün­kü düzeyinden 100-120 metre aşağıdaydı
Sayfa 105Kitabı okudu
Bugünkü Sahra Çölü eskiden ormandı.
Bugünkü çöl sahalarında bozkırsı, hatta ormansı bitki örtüsü hakimdi. Çok sayıda göl ve akarsu bunun izlerini taşımaktadır
Sayfa 105Kitabı okudu
Karadeniz, Akdeniz'in dip iç körfezidir. Buranın Pleistosen gelişimi, büyük ölçüde Akdeniz'le bağlantılarına bağımlı kal­mıştır. Pleistosen dönemde bu bağlantılar birkaç kez kesilmiş, sonra yeniden oluşmuştur. Öte yandan Pleistosen sıralarında Karadeniz ile Hazar Denizi arasındaki bağlantı birkaç kez Ku­zey Kafkasya'daki Kumo-Maniş boğazı yoluyla kurulmuştu.
Sayfa 109Kitabı okudu
Reklam
Tabi şu an Karadeniz tuzlu
Son buzul döneminde havzanın seviyesi aniden düşmüş, Akdeniz ile bağlantısı kesilmiştir. Bunun sonucu olarak Karade­niz'in suyu tatlı hale gelmiştir. 20.000 yıl öncesinden başlayarak Karadeniz'in seviyesi yükselmeye başlamıştır.
Sayfa 111Kitabı okudu
Büyük su basmalarından birisi olan Apşeroniyen, son Pli­yosen-erken Pleistosen dönemde yer alır. Hazar Denizi'nin se­viyesi okyanus seviyesinin 50 metre üzerine çıkmıştır. Bu su basması sırasında Hazar ovasının tamamını su basmıştır; deniz bugünkü Volgograd'a (Stalingrad'a) kadar gelmiştir. Doğuda Hazar'ın suyu Turan düzlüğünün içine kadar sızmıştır. Bu su basmasının 1,4 milyon yıldan 0,7 milyon yıla kadar sürdüğü tahmin edilmektedir.
Sayfa 112Kitabı okudu
Doğu Akdeniz kıyısındaki iyi araştırılmış en eski alt Paleolitik yerleşme, Ürdün Vadisi'ndeki antik bir gölün kıyısında bu­lunan 'Ubeydiye'dir. İsrailli araştırmacılara (Bar-Yosef 1975, 1989; Bar-Yosef ve Tchernov 1972; Goren 1981) göre 150 metre kalınlığındaki 'Ubeydiye oluşumunda kıyısal (kumsal ka­yaları), gölsel (kil ve çamur) ve ırmaksa! (yığışımlar) dolgular bulunmaktadır.
Sayfa 115Kitabı okudu