Eski Türk Toplumunun Cinsiyet Kültürü

Muallâ Türköne

En Yeni Eski Türk Toplumunun Cinsiyet Kültürü Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Eski Türk Toplumunun Cinsiyet Kültürü sözleri ve alıntılarını, en yeni Eski Türk Toplumunun Cinsiyet Kültürü kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Savaşlardaki tecavüzler, yiğitlerin kahramanlıkları arasında sıralanır: ''Kafirleri it ardına bırakıp horlayan, elli yedi kalanın kilidin alan ... otuz yedi kala beyinin kızlarını çalıp, birbir boynın kuçan, yüzünden dudağından öpen Alp Eren'' Manas Destanı'nda aynı anlayışı, Manas kendini övmek üzere şöyle ifade eder: ''... Turna tüyleriyle süslenmiş kızlarını ince bileklerinden yakalayıp ganimet olarak getirmişimdir. Bugün, yaygın olarak kullanılan, ''ananı, bacını, avradını...'' türünden pek çok küfür aynı anlayışın farklı bir uzantısıdır. Burda, savaşın yerini bireyler arası kavga almıştır.
Sayfa 214Kitabı okudu
İbn Fazlan Seyahatnamesi'nde de, tecavüzün hemen hemen bütün Türk topluluklarında yasak olmasına ve genellikle ölümle cezalandırılmasına rağmen, aynı hareketin düşmanlara yapılmasının suç sayılmadığı belirtilmektedir.
Sayfa 214Kitabı okudu
Reklam
Oysa, Musa, kendi ataerkil toplumundan kaçarak sığındığı başka bir toplulukta anayerli bir evlilik yapmakta ve ancak bu evlilik için şart koşulan hizmet süresini doldurduktan sonra kendi toplumuna dönerken peygamber olmakta ve ilah-Firavuna, atalar dinine karşı savaş açmaktadır. (Kasas 23-29)
Bu tartışmada önemli olan nokta, cinslerarası farklılaşma ve işbölümü değil; cinsiyetlere verilmiş olan rollerin ve cinsiyet özelliklerinin değerlendirilme biçimidir. Ataerkilliği ortaya çıkaran, doğal farklılıklar veya işbölümü değil; toplumların gelişme evrelerinde, bu rollerden ve farklı özelliklerden birine yüksek değer atfedilmesi, diğerinin ise değersizleşmesidir. Örneğin, ilkel kutsal bütünlük anlayışı çerçevesinde insan ve insanın kendini üretimine verilen değerin azalmasına yol açmıştır. Bazen fiziki güç, her şeyin üstüne konmuş, bazen mülk sahipliği, yöneticilik değer kazanmış, modern zamanlarda ise erkeğe atfedilen hırs, başarı, rasyonalite, mücadele özellikleri değerli sayılmış; kadına atfedilen duyarlılık, sezgi, sevgi, bağlılık gibi özellikler küçümsenmiştir. Ayrıca, ataerkillik bir kez sistemleşip devam ettiği sürece, yukarıdaki mekanizma, değerli sayılan özelliklerin ve rollerin egemen cinse, aşağılanan özelliklerin ve rollerin diğerine atfedilmesi şeklinde işlemekte, böylece karşılıklı bir pekiştirme süreci ortaya çıkmaktadır.
Oysa ''kadın verimlilik kültleri'' hep olmuştur ve politik güç zaten hiçbir zaman kadınlarda olmamıştır. Çünkü erkek eliyle gelişmiştir. ''Politik güç'' ortada yokken, eşdeğerde olan kadın-ana ve kutsal avcı vardır. ''Politik güc''ün ortaya çıkışından sonra da bu eşdeğerlik uzunca bir süre devam etmiş olmalıdır.
İlkellerde din ve büyünün, erkekten çok kadına ait oluşu, mesela orijinal şamanlıkta şamanların kadın oluşu, ataerki dönemlerinde dahi erkek şamanların güçlü olabilmek için kadın kıyafetine girip kadın rolü oynamaları, kadın ''Büyük Hayat Verici ile doğrudan temasıyla'' ve doğurma gücüyle alakalıdır. Şamanın ve büyücünün en önemli işlevlerinden birisi hastalıkları tedavi etmektir. Kuşkusuz bu gücü doğumun ve ölümün yöneticisi Toprak'tan almaktadır. Eliade, bedeni ve akli hastalık ya da ağır suçluluk durumlarında insanların, toprağın üstüne veya toprakta açılan bir çukura konduklarını ve bunun yeni bir doğuma tekabul ettiğini, hastanın bu ayin ile dirildiğine, ana karnından ikinci kez doğduğuna inanıldığını belirtir. Demek ki toprakla temas, suçluların ve akıl hastalarının da konduğu düşünülürse, bedeni yenilenme yanında ruhi bir yenilenmeye, arınmaya da yol açmaktadır. Kadın ise ''... toprakla mistik bir dayanışma halindedir.''
Reklam