Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Antik Yunan Ahlak Literatürünün İslam Dünyasına İntikali ve Alımlanışı

Ethostan Ahlaka

Hümeyra Özturan

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Ibn Sînâ’nın el-Bin’de, Fârâbî’nin Fusül’ünden pek çok doğrudan alıntı yaptığım belirtmiştik. Bu konuda da alıntıların bulunduğu dikkat çekmekte ve Ibn Sînâ’nın beden-nefs benzetmesinde Fârâbî’yle benzer ifadeler kullandığı görülmektedir. Ibn Sînâ’ya göre nasıl ki tıp ilmi bize yeme, içme ve istirahatte itidali emrederse ve bunlar itidal düzeyinde
Sayfa 150Kitabı okudu
Ibn Sînâ bedenin mizacının, kişinin ahlâki durumları üzerinde belirleyici bir etkisi olduğunu açıkça itiraf eder: Tabiî ilimlerde açıktır ki. ahlâk ve alışkanlıklar (âdât) bedenin mizacına tâbidir. Mizaca balgam hâkimse sükun, vakar ve hilm; [sarı] safra hâkimse öfke, kara safra hâkimse kötü ahlâk (sâü’l-hulk), her biri burada zikretmedigimiz
Reklam
Ibn Sînâ Şı'fâ'nin Nefs kitabında Platoncu yaklaşıma uygun şekilde hayvanî nefsin kalpte, insanî nefsin beyinde (dimâğ), tabiî nefsin de karacigerde konumlandıgını söylemektedir. Ancak bununla birlikte Aristocu yaklaşıma uygun şekilde de bedendeki merkezin ve nefsin güçlerini harekete geçiren temel organın kalp oldugunu yine Nefs kitabında söylemektedir. Ona göre diğer güçlerin bağlı olduğu organlar ne olursa olsun, hepsi de kalbe baglıdır.156 Şu durumda Ibn Sînâ, hem Platoncu hem Aristote lesçi yaklaşımı dikkate alarak, ikisini birleştirip yeniden yorumlayan bir yaklaşımla nefsin güçlerinin bedendeki konumuna dair bir anlayış ortaya koymaktadır.
Râzî, antik kaynakları alımlayışı hususunda çalışmamızda çok mühim sonuçlara ulaştığımız düşünürlerden biridir. Yukarıda da işaret ettiğimiz üzere Râzî, pek çok hususta Galenci tercihleriyle Öne çıkmaktadır. Galen gibi ahlâkı Aristotelesçi ilimler tasnifi kapsamında felsefe şeması içinde konumlandırmaması, ev ve şehir yönetimine yer vermeyerek
Ibn Miskeveyh diğer filozofların en yüce mutluluk hususundaki görüşlerini aktardıktan sonra, her iki tarafı birleştirdiğini düşündüğü kendi yaklaşımını açıklayacağını söyler. Ibn Miskeveyh’e göre insanın hem bedensel varlığı hem de nefsî yönü vardır. Insanın her ikisine de ihtiyacı olup ikisinden birini yok saymanın uygun olmayacagını ifade eden
Alışkanlık meselesinde Ibn Adî’yi diğerlerinden farklı kılan bir başka husus, alışkanlık edinmeyi sadece belli türde eylemin tekrar edilmesinden ibaret görmemesidir. Ilimleri araştırmayı, ahlâk kitaplarını çokça okumayı, iyi insanların nasihatlerini dinlemeyi, öfke ânında öfkenin sonuçlarını düşünmeyi alışkanlık haline getirmek de, belli türde erdemlerin yerleşmesini mümkün kılacaktır. Yani doğrudan o erdeme yönelik eylemleri yapmanın yanında, () erdeme yönelik tavsiyeleri içeren eserleri okumayı, nasihat edici insanlarla oturup kalkmayı da alışkanlık edinmenin bir parçası olarak sggöı'mektediırf529 Ele aldığımız Islâm düşünürleri içerisinde bu yönde tavsiyelere Yahyâ b. Adi kadar yer veren başka birisinin bulunmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Tüsî, İcî gibi ele aldığımız filozoflardan sonra yaşamış ahlâk düşünürlerinde bu tipteki tavsiyelerin, erdemleri koruma yolları olarak sunulduğunu görülmektedir.630
Reklam
Ibn Sînâ'ya gelince o, Fârâbî'nin attığı adımın bir adım ötesine geçerek, dinin ahlâk için ilk ve temel kaynak oluşunu kabul etmektedir. Filozof Uyünu’l-hikme'de dinin kaynaklığını şöyle ifade etmektedir: Amelî felsefenin kısımları; toplumsal felsefe (medenî hikmet), ev [idaresinle ilişkin felsefe (menzilî hikmet) ve ahlâk felsefesidir (hulki hikmet). Bu üçünün ilkesi ilâhî dinden elde edilir, bunların sınırlarının (hudüd) yetkinlikleri (kemâlât) de ilâhî dinle açıklanrmştır.563 Görüldüğü üzere pasaj, şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ahlâkî olanın belirleyiciliğini dinin sağladığını ortaya koymaktadır. Ilkelerin, kuralların ve yetkinliklerin hepsinin dinî kaynaklarda açıklandığını ifade etmektedir. eş-Şifâ: el-Medhal’ deki şu pasaj da yine amelî felsefenin ahlâk, ev idaresi ve siyaset araştırmasını içerdiğini belirttikten sonra belirleyiciliğin kapsamını izah etmektedir: Bütün bunların doğruluğu nazarî kanıtla (burhan) ve dinin şahitligiyle (şer'î şehadetle) gerekçelendirir, ayrıntılı olarak belirtilmesi (tafsîl) ve hüküm konması da (takdîı’) de dinî yasayla (ilâhî şeriat) olur.569 Bu pasaj da, Ibn Sînâ düşüncesinde dinin hem tikel hem de tümel boyutta ahlâkî önermelerin temel kaynağı olduğunu açıkça göstermektedir.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.