"İmansız insanlar fitneye çabuk kanar" derdi babam. Ve derdi ki, kötülük sadece evlerin yıkılması, insanların vebaya kapılması; çok zaman kötülük, fitne ve fesadın insanlar arasında yayılarak imansızlaşmamıza neden olmasıdır.
Tepeden tırnağa yorgundu. Tıpkı, bunca yolu yara yara, yarı yaya gelmiş de ayakları şerha şerha yarılmış gibi; yanında bir içimlik su ve çölde hiçbir değeri olmayan altın kesesinden başka hiçbir şeyi yokmuş gibi.
Sırılsıklam yorgundu işte. Sanki bütün şehir halkı üzerine yürümüş de, kilometrelerce ötelere göç etmek zorunda kalmış gibi. Yerkürenin en büyük müşkülatina derman aramaya çalışmış da, yeryüzündeki tüm insanları kendine düşman etmiş gibi...
Sahi! Tam olarak da öyle miydi?