Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kullanım Kılavuzu

Evrim

Francisco J. Ayala

En Eski Evrim Gönderileri

En Eski Evrim kitaplarını, en eski Evrim sözleri ve alıntılarını, en eski Evrim yazarlarını, en eski Evrim yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Evrim araştırmalarındaki muazzam ilerlemeler sayesinde, canlı organizmaların evrimsel tarihindeki bilgi boşluklarının artık bulunmadığını ileri sürmek şu anda mümkündür. Bilim insanları, moleküler biyolojiyi kullanarak, bütün organizmalarının atası olan ilk hayat biçimlerinden bugün yeryüzünde yaşayan bütün türlere varıncaya dek "evrensel hayat ağacı"nı yeniden inşa etmişlerdir.
Sayfa 20 - Aylak YayınlarıKitabı okudu
İnsanlar, atlar, fareler, balinalar, yarasalar, kuşlar ve kaplumbağaların, sürdükleri farklı hayat tarzlarına ve bulundukları doğal ortamın gösterdiği çeşitliliğe rağmen, çarpıcı derecede birbirine benzer iskeletleri vardır. Bu kemikten kemiğe benzerlik, bedenin başka yerlerinde olduğu gibi, uzuvlarda da görülebilir. Tümüyle pratik bir bakış açısıyla yaklaşıldığında, aynı kemiklerden oluşmuş ön uzuv yapılarıyla bir deniz kaplumbağası ve balinanın yüzmesi, bir atın koşması, bir insanın yazması, bir kuşun ya da yarasanın uçması akıl almaz gibi görünmektedir. Bir mühendis, bütün bu amaçlar için daha iyi uzuvlar tasarlayabilirdi. Ama bu hayvanların iskelet yapılarını ortak bir atadan miras aldıklarını ve bu yapıların ancak hayvanların farklı hayat tarzlarına uyum sağlamasıyla birlikte değiştiğini kabul edersek, yapıların benzerliği bir anlam ifade eder. Bilim insanları bu tür yapılara, homolog ya da kalıtımla miras alınmış benzerlikler der, bunları açıklamanın en iyi yolunun da ortak türeyiş olduğu sonucuna varmışlardır; yani homolog bir yapı, bütün türlerin benzer yapıyı gösteren ortak bir atasında evrilmiş ve sonra doğal seçilimle değişerek, farklı hayat tarzlarına uyum sağlamıştır. Bu ''zeki'' bir tasarım değil, doğal seçilimle ortaya çıkmış, ''kusurlu'' bir tasarımdır.
Sayfa 22 - Aylak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İnsanların ve suda yaşamayan başka omurgalıların embriyolarında, solungaçlarla nefes almamalarına rağmen, solungaç yarıkları görülür. Bu yarıklar bütün omurgalıların embriyolarında bulunur, çünkü ortak ataları, bu yapıların ilk kez gelişmiş olduğu bir balıktır.
Sayfa 24 - Aylak YayınlarıKitabı okudu
İnsan embriyolarında, gelişimlerinin dördüncü haftasında gayet belirgin bir kuyruk görülür, bu kuyruk altıncı haftada en uzun boyuta ulaşır. Köpekler, atlar ve maymunlar gibi başka memelilerin embriyolarında da benzer kuyruklara rastlanır; ne var ki insanlarda bu kuyruk nihayetinde kısalır ve yetişkinlerde bir kalıntı olarak kuyruksokumu kemiği halini alır. Embriyonik kalıntılar, zeki tasarım iddialarına ters düşer: Doğumdan önce kaybolacaksa, neden bir yapının gelişimin erken aşamalarında tasarlanması gereksin ki? Evrim embriyonik kalıntıları anlamlandırır.
Sayfa 24 - Aylak YayınlarıKitabı okudu
İnsanlardaki solungaç yarıkları gibi, hiçbir zaman tam olarak gelişmemiş embriyonik kalıntılar, her tür hayvanda ortaktır. Ne var ki bazıları, yetişkinlerde evrimsel ataları yansıtan kalıntılar olarak varlıklarını sürdürür. İnsanlarda tanıdığımız kalıntı organlardan biri apandisittir. Bu solucana benzeyen yapı, kalın ve ince bağırsakların birleşme noktasında bulunan, ince bağırsağın körbağırsak denilen kısa bir bölümüne bağlıdır. İnsan apandisiti, tavşan ve başka otoburlar gibi memelilerde bulunan, geniş bir körbağırsakla apandisitin, bakterilerin yardımıyla sindirilmesi için sebze selülozunu depoladığı, tam anlamıyla gelişmiş bir organın işlevsiz bir kalıntısıdır. Kalıntılar, tasarımla yaratıma karşı kanıt oluşturan, ama doğal seçilimle evrimin sonucu olarak tam olarak anlaşılabilir olan kusurluluk örnekleridir.
Sayfa 25 - Aylak YayınlarıKitabı okudu
Doğal seçilim kuramı, Dünya üzerinde hayatın (yani üreyen organizmaların) ortaya çıkmasından bu yana milyonlarca yıldır gerçekleşmekte olan birikimsel süreci açıklar. Doğal seçilim evrimi açıklar, çünkü uyarlanmaya yatkın değişiklikler zaman içinde birikir ya da uyarlanmaya o kadar yatkın olmayan değişikliklerin yerini alır. Doğal seçilim türlerin farklılaşmasını açıklar, çünkü farklı değişiklikler farklı zamanlarda ya da farklı yerlerde az çok avantajlı olabilirler.
Sayfa 32 - Aylak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Organizmalar için yararlı olsalar da olmasalar da, kalıtsal farklılaşmalar bir genin değişip bir başka gene dönüşmesine yol açan mutasyon denilen bir süreçle ortaya çıkar. Örneğin, bir bitkinin kısa olmasına neden olan bir gen, bir bitkinin uzun olmasına yol açan bir gene dönüşür. Evrim söz konusu olduğunda, önemli olan olumsuz mutasyonların doğal seçilimle bertaraf edilmesidir; çünkü bu mutasyonları taşıyanlar, alternatif olumlu mutasyonları taşıyanlara nazaran daha az sayıda yavru bırakır, dolayısıyla olumlu mutasyonlar kuşaklar boyunca birikir. Farklı çevreler ya da yaşam ortamları farklı mutasyonlar için elverişlidir; yaşam ortamları değiştikçe organizmalar evrilecektir. Mutasyonun rastgele bir süreç olduğu söylenir. Bu sözlerle kastedilen şey, mutasyonların, organizmaların hayatta kalma ve üreme becerisi üzerindeki etkileri dikkate alınmaksızın ortaya çıktığıdır. Mutasyon evrimsel değişimi etkileyen tek süreç olsaydı, canlıların örgütlenmesi yavaş yavaş çözülürdü. Doğal seçilim, mutasyonun örgütlenmeyi bozucu etkilerini kontrol altında tutar, çünkü yararlı mutasyonları çoğaltır ve zararlıları bertaraf eder.
Sayfa 34 - Aylak YayınlarıKitabı okudu
Cinsel tercihler de sıklığa dayalı seçilime yol açabilir. Bazı böcekler, kuşlar, memeliler ve başka organizmalarda, tercih edilen eşlerin, nadir olanlar olduğu gösterilmiştir. Daha da genel bir bakış açısıyla, sıklığa dayalı seçilim, eşeyli üreyen birçok türde erkekler ve dişilerin neredeyse aynı sayıda olmasını açıklayabilir. Erkeklerin dişilerden fazla olduğu bir nüfusta, doğal seçilim dişileri kayırır. Her çocuğun bir erkek bir dişi ebeveyni olması gerekir. Erkek sayısı dişilerden daha fazlaysa, ortalama olarak her dişinin daha fazla sayıda yavrusu olacaktır. Doğal seçilim, erkeklerin sıklığını azaltan genleri kayırır, ta ki sayıları dişilerin sayısını aşmaz hale gelinceye kadar. Dişi sayısının erkeklerden fazla olduğu bir nüfusta tam tersi olacaktır: Doğal seçilim, her iki cinsiyetin sayıları eşitleninceye kadar nüfustaki erkeklerin oranını artıran genleri destekleyecektir.
Sayfa 49 - Aylak YayınlarıKitabı okudu
Dünya üzerinde bugün yaşayan ya da herhangi bir zaman yaşamış olan türlerin sayısı, geçmişte ortaya çıkmış türlerle nesli tükenmiş türler arasındaki dengeyi yansıtır. Geçmişteki birçok tuhaf ve acayip hayvan, fosil kayıtlarıyla gözler önüne serilmiştir: Dinozorlar, amonitler, trilobitler ve başka birçokları. Paleontologların tahminlerine göre, geçmişte yaşamış bütün türlerin yüzde 99,9'undan fazlasının nesli tükenmiştir. Bu da insanın aklını başına getiren bir düşünce doğurur. Bugün Dünya üzerinde yaşayan türlerin (bakterilcr ve archaea dışında) sayısı tahminen 10 milyonu aşkındır. Bu rakam bugüne kadar mevcut olmuş toplamın yüzde 1'ini temsil ediyorsa, gelmiş geçmiş toplam tür sayısı tahminen 1 milyardır; sadece yüzde 0,1 'i temsil ediyorsa, Dünya üzerinde yaşamış türlerin sayısı 10 milyarı bulacaktır.
Sayfa 136 - Aylak YayınlarıKitabı okudu
Zekanın kalıtımla miras alındığı, yani daha kesin bir dille, bireyler arasında gözlediğimiz IQ farklılıklarının büyük ölçüde miras alınan genlerden kaynaklandığı sonucuna varabiliriz. Öyle görünüyor ki, belli bir insan nüfusunda, zekadaki farklılaşmanın yüzde 70'i genetik, yüzde 30'u çevresel etkilerden kaynaklanmaktadır.
Sayfa 158 - Aylak YayınlarıKitabı okudu
63 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.