“Artık zamanı gelmişti; beyaz tay hücuma kalkmak istediğini ön ayakları ile göklere yol almaya çalışarak anlatmaya çalışıyordu. Tayın yelesine şefkat dolu narin bir dokunuşun ardından kılıcının kabzasını kavradı elleri. Hırçın bakışları tozu dumana katarak cenk eden neferleri süzerken, asıldı kılıcına bütün gücüyle.
İşte burada titredi yürek, nemlendi gözler ve sarsıldı heybetli beden. Var gücüyle asılmaya başladı kılıcına. Ama ne yapsa olmuyor, kılıcı bir türlü kınından çıkmıyordu. Beyaz tay huzursuzlaşmaya başlamıştı, vadinin kırmızıya dönmeye başlayan rengine hayranlıkla bakıyor ve elinden bir şey gelmemesi canını yakıyordu.