Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şubat 2012

Felsefelogos Sayı: 45

Felsefelogos

Felsefelogos Sayı: 45 Gönderileri

Felsefelogos Sayı: 45 kitaplarını, Felsefelogos Sayı: 45 sözleri ve alıntılarını, Felsefelogos Sayı: 45 yazarlarını, Felsefelogos Sayı: 45 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çağının belki de en iyi yargıcı sayılabilecek Machiavelli, gözlem yolu ile edindiği görüşlerini siyasal düşüncelerinin temeline alarak çağının hem söyleminin hem de uygulamalarının en acımasız eleştirmenidir.
Prens karakteristik olarak iki çift karşıtlığı barındırır: Hem bir inceleme, hem de bir risaledir. Aynı zamanda geleneksel bir diş yüzeye ve devrimci bir iç yüzeye sahiptir. Bu iki karşıt çift arasında bir bağlantı bulunmaktadır. Bir inceleme olarak, her zaman geçerli olacak bir öğreti barındırırken bir risale olarak, belirli bir dönemde neler yapılması gerektiğini ileri sürer.
Reklam
Başka bir deyişle, modern toplumun her bireyselleşme dalgası zorunlu olarak milliyetçileşme dalgasıyla beraber gider. Böylelikle Horkheimer yeniden, tek tek insanların çıkarı ile genelin çıkarı arasındaki birliğin yıkıldığı ve bireylerin artık doğrudan toplumsal yükümlülük taşımadıkları ve böylece de onların rasyonelliğinin dumura uğradığına dair düşüncelerini ortaya koyar.
Otoriter karakter bu dolayım aşamalarının ortadan kaldırılışının sonucu olarak görülür. Genele ilişkin bir gerilimi taşıyamayan, kendisi ve çevresi arasında bir ayrım yapamayan, bunun yerine genelin erkiyle birliği arayan ve dolaysız bir biçimde erk sahiplerinin emrini izleyen, genelin ve bireyselin yanlış birliğinin taşıyıcısı olan kişisel bir kimliktir burada söz konusu olan.
Sofistlere göre biz, dünyayı algıladığımız şekliyle, nesneyi ise duyarlılık formlarının sınırları içerisinde bilebiliriz. Bu yüzden bilgi, bireyin algılarındaki değişimle birlikte farklılaşabilen birşeydir; dolayısıyla herkes için aynı derecede geçerlilik taşıdığı iddia edilebilir bir gerçeklik zemininde inşa edilemez.
Söylenen sözün sağladığı üç tür inandırma tarzı vardır. İlki konuşmacının kişisel karakterine bağlıdır; ikincisi dinleyiciyi belli bir ruh haline sokmaya bağlıdır; üçüncüsüyse konuşmacının kendi sözcüklerinin sağladığı tanıta ya da sözde tanıta. Konuşma bize, konuşanın inanılacak biri olduğunu düşündürecek biçimde yapıldığında, inandırma, konuşmacının kişisel karakteriyle başarılmış olur. İyi insanlara ötekilerden daha tam ve daha kolay bir biçimde inanırız.
Reklam
O halde retorik; basit bir biçimde sadece “güzel söz söyleme sanatı", yahut "ikna sanatı" olarak değerlendirilemez. Retorik, aslında dünyaya dair bildiğimiz herşeyin, ben'e içkin olduğunu ve bunu biz haline getiren şeyin tözsel hakikatler değil, tamamen uzlaşımsal olan kanaatlerin olduğunu gösteren ve bilgi-inanç arasındaki ilişkiyi yeniden düşünmeye davet eden bir felsefi tutumu ortaya koyar.
Ancak belirtmek gerekir ki her düşünce, tam da Kant'ın ifade etmiş olduğu gibi muhatabıyla, yani başka bir ben'in yargısıyla sınanabildiği ölçüde geçerlidir ve bu geçerliliği test etmenin tek yolu da konuşma ve diyalogdur.
"Tavır" "Kanı"dan farklı olarak "doğru" ya da “yanlış" diye nitelendiremez. “Peki bir tavırla bir kanı arasındaki fark nedir? Şunu demek isterim: Tavır kanıdan önce gelir. (Tanrıya inanç bir tavır değil midir?)" Bu nasıl olacaktır: Onu enformasyon olarak dile getirebilen biri ancak ona inanır. Bir kanı yanlış olabilir. Ama buradaki bir hata neye benzeyecektir? Duygumsu bir ifadenin bağlantısı mıdır? -Yalnız onun değil. O anlamın ve ifadesinin bağıntısıdır.
Örneğin, der Wittgenstein, Tanrıya inanan biri etrafına bakınıp "Tüm bu gördüklerim nereden geldi?" "Her şey nerden geldi?" diye sorduğunda, talep ettiği (nedensel) bir açıklama değildir ve sorma gayesi böyle bir talebini ifade etmektir. O halde, o tüm açıklamalara karşı bir tavrı ifade eder. Peki, yaşamında bu nasıl görünür? O belirli bir konuyu ciddiye alma tavrı olsa da öte yandan belirli bir noktada neticede onu ciddive almamaktadır ve başka bir şeyin daha ciddi olduğunu dile getirmektir.
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.