Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zamanımız Mes'elelerine Açıklamalı Fetvalar

Fetvalar (Sorulu-Cevaplı) 2 Cilt Takım

Mehmed Emre

Fetvalar (Sorulu-Cevaplı) 2 Cilt Takım Gönderileri

Fetvalar (Sorulu-Cevaplı) 2 Cilt Takım kitaplarını, Fetvalar (Sorulu-Cevaplı) 2 Cilt Takım sözleri ve alıntılarını, Fetvalar (Sorulu-Cevaplı) 2 Cilt Takım yazarlarını, Fetvalar (Sorulu-Cevaplı) 2 Cilt Takım yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
1622- Soru: Sabah namazının farzında birinci rekâtte okunan Kurân ikinci rekâtte okunandan ne nisbette uzun olacaktır? Cevap: Sabah namazının farzında okunması gerekenin üçte ikisini birinci rekâtte: üçte birini de ikinci rekâtte okumak gerekmektedir. Peygamber Efendimiz'in zamanından beri uygulanması devam eden usûl budur. Sabah namazının vakti, halkın uykuda bulunduğu bir zaman olduğundan Müslümanların cemaate yetişebilmeleri hikmetinden dolayı birinci rekâtte uzun okunmaktadır.
Sayfa 439Kitabı okudu
Yok canım
Soru: Vahdet-i vücud düşüncesi nasıldır? Mevlânâ Celalu'd-Din-i Rumî Hazretleri "Ney"e üfürmüş müdür?Yoksa şimdiki Mevlevilerin yaptıkları uydurma mıdır? Cevap: Vahdet-i vücud; mâneviyat erbabının, seyr-i sülûk sırasında, taayyün mertebesine geçiş anında çok nuranî bir hâlin gözleri kamaştırması üzerine hiçbir şeyi ve hatta kendi nefsini bile göremeyecek duruma gelmesi üzerine söyledikleri ve tashihe muhtaç bir sözdür. Bu söz mânevî bir sarhoşluğun tesiri ile söylenmiş olduğu için sahibi mazur bulunmaktadır. Ayık olanların bunu sarf etmesi yanlış ve tehlikelidir. Cenâb-ı Hak, vâcibü'l vücud'tur. Kâinat ise mümkinü'l-vücud'tur. Varlığı vacib olan Allah ile, olması ile olmaması müsavi bulunan kâinat nasıl bir olabilir. İmam Rabbânî Hazretleri "Vahdet-i vücud değil, vahdet-i şühud vardır" diyor. Allah'ın varlığı kâinatla birleşmiş olmamakta, görüşbirliği olmaktadır. Yani o kimse, gözünün kamaşması sebebiyle, Allah'ın varlığından başka birşey kalmamış sanmakta ve görüşteki birliği vücutta birlikmiş gibi his galatına düşmektedir. Elmalılı M. Hamdi Yazır (merhum) Hak Dini Kur'ân Dili adı tefsirinin 8. cildinde ve sûre-i İhlâs'in tefsiri sırasında şöyle demektedir: "Vahdetçilik diye mümkinattan ibaret olan âlemi, vâcibül-vücud görmek isteyen panteistlerin küfr-u ilhadına düşmekten sakınmaldır. Mümkinât vücuda gelmek için illete muhtaçtır. Varlığı kendisinden olmayan şeyler, haddi zatında kendine kalınca yok demektir".
Sayfa 213Kitabı okudu
Reklam
2029- Soru: Peygamber Efendimiz ameliyat olmuş mudur? Açıklayınız. Cevap: Evet, olmuştur. Bu ameliyat, zamanın tabiblerince değil, ilahî hikmetlere dayalı olarak melekler tarafindan yapılmıştır. Birincisi, süt annesi Halime-i Sadiye'nin yanında bulunduğu sırada olmuştu. Süt kardeşleri ve diğer çocuklarla sokakta oynadığı sırada melekler gelmiş, onu yakalayıp yatırmışlar, karnını yarıp kalbinden bir kan pıhtısı çıkarıp atmışlar "Şu, şeytanın senden alacağı nasip idi" demişlerdi. Çocuklar, süt annesine koşarak "Muhammed öldürüldü" diye bağırınca annesi çıkmış, Efendimiz de yüzü biraz değişmiş hâlde onları karşılamıştı." İkinci ameliyat Peygamberlikten önce olmuştu. Bu ameliyat vahyin şiddet ve ağrlığına tahammül getirebilmesi için yapılmıştı. Üçüncüsü ise, Mirac'a teşrifinden biraz önce Kâ'be'nin yanında yapılmıştı. Bu da Rü'yet-i ilâhîye tahammül getirebilsin diye yapılmıştı. Enes bin Mâlik (r.a.) diyor ki: “Biz, iğnenin dikiş izlerini Resûlullah'ın göğsünde görürdük". (Tabakat-ı İbni Sa'd c.1, s. 151).
Sayfa 549Kitabı okudu
176- Soru: Peygamberimiz (s.a.v.) iftar sofrasından başka bir yerde sofra duâsı yapmış mıdır? Cevap: Evet yapmıştır. Hadis kitapları tedkik edildiği zaman buna dâir bahisler ve duâ örnekleri bulacaksınız. Bu husustaki merakınızı gidermek için birkaç örnek vermeyi faydalı bulmaktayız. a) Peygamber (s.a.v.) sofrasını kaldıracağı zaman şöyle duâ ederdi: “Elhamdü lillâhi kesiran tayyiben mübâreken fîhi gayra mekfiyyin velâ müveddein velâ müstağnen anhü Rabbenâ" (Buhârî c. 6, s. 214). b) Bir hadis-i şerîfte şöyle ifade edilmektedir: Kim yemek yer de "Elhamdü lillâhillezî at'amenî hâzâ ve razekanîhi min ğayri havlin minnî velâ kuvvetin" derse geçmiş günâhları bağışlanır. (Tuhfet'ül-ahvezî c. 9, s. 425). c) Peygamber (s.a.v.) birşey yediği veya içtiği zaman «Elhamdü lillâhillezî at'amenâ ve sekaanâ ve cealenâ minel-müslimîn" derdi. (Tuhfet'ül-ahvezî c. 9, s. 425).
2041- Soru: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Efendimiz'in bizzat katıldığı harplerin sayıSını açıklar mısınız? Cevap: Bunların sayısı yirmi yedidir. Bu harplerden Peygamber Efendimiz'in bizzat dövüştüğü harpler dokuzdur. Onları açıklamakla yetineceğiz: Bedir, Uhud, Müreysı', Hendek, Kurayza, Hayber fethi, Mekke fethi, Huneyn ve Tâif gazveleri. 2042- Soru: Resûl-i Ekrem'in asker sevkettiği, fakat kendisinin katılmadığı harplerin sayısinı açıklar misinız? Cevap: "Seriyye" adı verilen bu askerî hareketlerin sayısı kırkyedidir.
Sayfa 552Kitabı okudu
Soru: “Tanrı Buyruğu" isimli Kur'ân-ı Kerim tercüme ve tefsiri (yazarı: Ömer Rıza Doğrul) hakkında sormak istiyorum. Bu kitabın başındaki Tanrı" kelimesine zihnim takılıyor. Bir de bu kitap bizde mevcut. Bunu okumakta bir mahzur var midr? Cevap: "Tanrı" kelimesi, ma'bud veya ilâh karşılığında kullanılacak olursa bir mahzur yoktur. "Allah" lâfzının karşılığı olarak kullanılması doğru değildir. Bahsi geçen kitaba gelince, üstâd Hasan Basri Çantay (merhum), Kur'ân-ı Hakim ve Meâl-i Kerim adlı eserin 1. cildinin önsözünün hâşiyesinde şöyle demektedir: "Ömer Rıza Doğrul beyin Tanrı Buyruğu adlı eseri; şekli, tertibi ve tanzimi itibariyle güzeldir. Fakat gerek âyetlerin meâllerinde, gerek bu meâllerin notlarında sayılmayacak derecede hatalar, hatta bazı tahrifler vardır. Eserin "Lahor" daki Ahmediyye: "Kadiyânî" mez- hebi reisi Mevlânâ Mehmet Ali'nin İngilizce yazdığı ve o cemiyetin "İşâa-i İslâm Encümeni"nin bastırdığı tefsirli Kur'ân tercümesinin bir kopyası olduğuna dair merhum "Hamdi Akseki" beyin vaktiyle bize gönderdiği mektup elimizde mahfuzdur. Ahmet Kadiyâní, Ehl-i sünnet dışı ve sapık bir mezhebin mürevvici efkârıdır. Ömer Rıza Doğrul'un ilmi ve şahsı tenkit edilmiştir. Cevat Rıfat Atilhan'n eserlerinde 19 dereceli bir mason olduğu göze çarpmaktadır. Daha fazla yazmaya hacet görmüyorum. Yazılan ile yazarı hakkında bu kadar açklama kâfidir, sanırım.
Sayfa 307Kitabı okudu
Reklam
702- Soru: Hz. Ali, Fâtıma (r.a.) nin vefatından sonra başka kadınla evlenmiş midir? Cevap: Evet, evlenmiş bulunmaktadır. Hz. Ali'nin 18 erkek 18 de kız çocuğu olmuş, bunlardan üç tanesi (Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile Zeyneb (r.a.e.) Hz. Fâtıma (r.a.)dan dünyaya gelmiştir. Geriye kalan 17 kız ila 16 erkek evlâdı diğer hanımlarından dünyaya
Sayfa 187Kitabı okudu
1624- Soru: Rükûdan kalkarken okunan "Semiallâhü limen hamideh"deki semia fiili işitme mânâsına mı gelmektedir? Cevap: Hayır, o mânâda kullanılmış değildir. Bu fiilin mânâsı «Kabul eder"dir. "Allah hamd edenin hamdini kabul eder" demektir. Peygamber Efendimiz'in bir hadis-i şerifinde de bu kelime kabul mânâsında kullanılmış bulunmaktadır, Hadis-i şerifin metni şudur: “Allâhümme innî eûzü bike min ilmin lâ yenfeu ve min kalbin lâ yahşeu ve min nefsin lâ teşbeu ve min düâin lâ yüsmeu" Buradaki lâ yüsmeu, "Kabul olunmayacak (duâdan sana sığınırım)" demektir.
Sayfa 440Kitabı okudu
1471- Soru: Akşam ve yatsı namazlarının farzlarının birinci ve ikinci rekâtlerinde açıktan okuyup, daha sonraki rekâtlerde ise gizli okumanin hikmeti nedir? Cevap: Gündüz namazlarında ilâhí tecelliyât ağır, gece namazlarında ise daha hafif bulunmaktadır. Bu sebeple, gündüz namazlarında gizli okumak emrolunmuş bulunmaktadr. Zira açıktan okumakta da ağırlık vardır. İki ağırlığın bir arada bulunmaması için böyle emredilmişir. Gece namazlarındaki tecelliyat hafif bulunduğundan açıktan okumak vâcib olmuştur.
Sayfa 404Kitabı okudu
Ateş üç şeyi bünyesinde toplamıştır: Nâr, duman ve alev. Nârın ışığı, dumanın karartısı, alevin de zarar verici bir hâli vardır. Ateşten yaratılan cin, mâhiyetindeki husûsiyetlere göre, iman ve salâha; küfür ve dalâlete müsait bulunmaktadır. Bu itibarla cin tâifesinden mü'min olan da vardır, kâfir olan da bulunmaktadır. Onların sâlihleri de, kötüleri de mevcuttur.
Sayfa 229Kitabı okudu
Reklam
Mevlânâ ve Mevleviliğe dair hiçbir şey bilmeyen kişi yorumu.
Celâlüddin-i Rumî Hazretleri'nin ney üfletmesine gelince çalgı âletine değer verdiği için değildir. Kendisinde irade dışı olarak sudur eden ve sünnete aykırı olması sebebiyle mânevî terakkisîne engel olan bir hâli önlemek için ney üflemiştir. Ona cezbe hâli galebe ettiği zaman, irade dışı olarak dönmeye başlardı. Bu halin şiddetli olduğu zamanlarda, dönerken ayakları yerden kesilirdi. Bu hâl, iradesi dışında cereyan etmiş olsa da, Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in sünnetine aykırı bulunduğu için, kendisinin mânevî seyrine ve terakkisine mâni olmaktaydı. İşte bu hâli önlemek için, etrafındaki müridlerine ve yakınlarına "Benim döndüğümü gördüğünüzde, ayaklarım yerden kesilecek olursa hemen bu düdüğü öttürün. Tâ ki kulağıma haram olan bir çalgı sesi gitsin de bu hâlime mâni olsun" diyerek o düdüğü öttürmelerini tenbih ettirmiştir. Çalgı, Mevleviliğin ayrılmaz bir lâzımı değil, ağrıları dindirmek için bazı zehirli maddelerden faydalanarak ilâç yapmak gibi bir tedbirdir.
Sayfa 211Kitabı okudu
Soru: Ashâb-ı kirâm kaç sınıftır ve onlar kimlerdir? Cevap: Ashâb-ı kirâm'ı, Hâkim 12 tabákaya ayırmış bulunmaktadır. Şöyle ki: 1- Mekke'de iman edenler, 2- Dârünnedve ashâbı, 3- Habeşistan'a hicret edenler, 4- Birinci Akabe sözlesmesine katılan ashâb, 5- İkinci Akabe sözleşmesine katılan ashâb, 6- Peygamber Efendimiz Medine'ye hicret ederken Kubâ mevkiinde ona mülâkî olan ashâb, 7- Bedir harbine katılan sahâbeler, 8- Bedir ve Hudeybiye vak'ası arasında hicret eden ashâb, 9- Bey'atürrıdvanda bulunan ashâb, 10- Hudeybiye ile Mekke fethi arasında göç eden ashâb, 11- Mekke fethinden sonra Müslüman olan ashab, 12- Fetih günü, Vedâ Haccı'nda ve bu sırada Peygamber Efendimiz'i görmüş bulunan çocuklar.
Sayfa 187Kitabı okudu
Soru: Tehiyyâtın içindeki "Salevât" ile "Tayyibât" kelimelerinin şümul sahasina giren mânâlar ne olmaktadır? Cevap: "Salevât" her türlü bedenî ibadetler: Tayyibât ise her türlủ mâli ibadetler mânâsinda kullanılmış olmaktadır. Soru: Bu hususun inceliklerini biraz açıklar mısınız? Cevap: Açıklayalım. Peygamber Efendimiz Rabb-i kerimine "Selâm" mânâsında olan tehiyyât, salevât ve tayyibât Allah'a mahsustur, deyince, Cenab-i Hak da selâmına karşılık "Selâm"ı, "Salevât"ına karşılık “Rahmetullah"ı, “Tayyibât"ına mukabil “Berekât"ı bir karşılık olarak lutfetmiştir. Peygamber Efendimiz, Rabbi'nin bu selâmını alırken yalnız kendi üzerine olma duâsı ile kalmamış bu makama “Ve alâ ibâdillahissâlihin" cümlesi ile gerek insanlardan gerekse melek ve cinlerden “Allah"in sâlih kullarını" da katarak mukabele buyurmuş ve âlemlere rahmet olarak gönderilmesindeki hilkat sırrını, yaşayışındaki fiili tatbikat ile ortaya koymuştur. Bu selâm ve mukabele-i selâmın şâhidi bulunan melekler, başta Cebrâil aleyhisselâm olmak üzere, "Eşhedü en-lâilâhe illallâh Ve eşhedüi enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh" demişlerdir. İşte bu mübârek kelimeler, bu ilâhî sırları yüklü olarak böylece vârid olmuş ve mü'minlerin mirâc zevkine eriştikleri namazlarında Rablerine münâcatta bulunmalarına imkân hazırlamıştır.
Sayfa 590Kitabı okudu
Soru: On iki imam kimlerdir ve Ehl-i Sünnet mezhebine göre on iki imam mes'elesi var mıdır? Cevap: On iki imam tâbiri Şia'nın kullandığı bir tâbirdir. Ehl-i Sünnet mezhebinin böyle bir iddiası yoktur ve bu görüşe katılmaz. Şia'nın saydığı bu isimlerin sahibine hürmetimiz, sünnet ehlinin ölçüleri dahilinde büyük saygımız vardır. Fakat böyle bir görüşe katılmamaktayız.
Sayfa 181Kitabı okudu
Soru: Peygamber Efendimiz'in arkaya bıraktığı mal ne idi? Cevap: Beyaz bir katır, silah ve sadaka hâline getirdiği arazi.
Sayfa 554Kitabı okudu
59 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.