İslam davasında sabır, yol azığıdır. Çünkü yol uzun ve yorucudur. Engellerle ve dikenlerle sarılmıştır.Kan, ceset,eziyet ve sıkıntılarla kaplanmıştır. Birçok şeye sabretmek: nefsin istek ve arzularına, ümit ve beklentilerine, zaaf ve eksikliklerine, acelecilik ve bıkkınlıklarına karşı sabır... İnsanların isteklerine, eksikliklerine, bilgisizliklerine, kötü düşüncelerine, bozuk karakterlerine, bencilliklerine, gururlarına, kaypaklıklarına ve aceleci oluşlarına karşı sabır... Batılın saldırganlığına, azgınlığın küstahlığına, kötülüğün yaygınlığına, şehvetin ağır basmasına, kibir ve şımarıklığın baskısına karşı sabır... Yardım edenlerin azlığına ve zayıflığına, yolun uzunluğuna, zorluk ve sıkıntı anlarında şeytanın vesvese vermeye çalışmasına sabır... Bütün bunlarla birlikte cihadın acılığına, insan ruhunda meydana getirdiği çeşitli acı, kin,öfke ve sıkıntılara, zaman zaman verdiği güven zayıflığına, insan yapısındaki ümit azalmasına,usanma,sıkılma,ümitsizliğe düşmeye sabır... Tüm bunlardan sonra da güç, zafer ve galibiyet anında nefse hakim olma, bolluğu hiçbir şımarıklığa ve intikam duygusuna kapılmadan alçak gönüllülük ve şükürle karşılama, hak olan kısası haksızlığa dönüştürmeden aşma, bolluk ve darlıkta Allah'a bağlı kalma, O'nun kaderine teslim olma, bütün işleri huzur, güven ve huşu içinde O'na havale etme konusunda sabır...
Tüm bunlarla ve benzerleri ile karşılaşacağından hep sabırlı olma durumundadır. Çünkü o, uzun ve yorucu bir yolun yolcusudur.