İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi ve kronik şüpheci olmayı öğrenir. Bu gerçekleştiğinde artık ne yazık ki çok geçtir. İnsanların tecrübe dediği şey budur. Kalbiyle bağlantısını kesmiş bir insana tecrübeli denir.
Oysa, ahlakı Tanrı inancı ve dinsel kurumların dışında evrensel olarak akılla temellendirmek mümkündür. İnsanseverlik, hakikat aşkı ve özgürlük tutkusu ona göre en asli ahlaki ilkelerdir. Bunların hiçbiri de dinlerin vazettiği ahlakla örtüşmez.
"Aklı dumura uğratmasından başka din, ahlakı çok gevşek bir zemine oturtması nedeniyle de büyük bir zaaf içindedir. Tanrı inancına bağlanan ahlak, bu inanç gevşediğinde tüm dayanaklarından da yoksun kalacaktır. Böyle bir toplumsal yaşam ise tam bir barbarlıktır."
"Freud'a göre dinin kökeni kendi dışında doğa güçleriyle kendi içinde ise doğuştan getirdiği dürtülerle baş etmek zorunda olan insanın acizliği ve çaresizliğinde yatıyor. Din, insanın bu içsel ve dışsal güçlerle baş etmek için henüz aklını kullanamadığı ve kendini bu güçleri bastırmak için ruhsal güçlerden yardım almak zorunda hissettiği insan gelişiminin erken bir evresinde ortaya çıkar."